Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ego merkezli bireycilik ortadan kalkmış gibidir, artık hiç kimse yalnız kalmak istememekte, herkes başka birileriyle beraber vakit geçirmek istemekte, çok kısa bir süre için bile yalnız kalma düşüncesi insanları paniğe sürüklemektedir. Zaafların yok olduğu doğrudur ancak onların yerini ne almıştır acaba? İnsan hem kendini hem de başkalarını şeyler, sadece metalar olarak yaşamaktadır. Yaşam enerjisini kâr için yatırıma dönüştürülecek bir sermaye olarak görmekte, bu kârlı bir şeyse onu başarılı olarak nitelendirmektedir. İnsanlar gibi davranan makineler ve makineler gibi davranan insanlar üretip durmaktayız. On dokuzuncu yüzyılın riski köleleştirilmekti, yirminci yüzyılın riskiyse köleleşmek değil robotlaşmaktır. İlk başlarda maddi üretimimiz bir amaç elde etmeye yönelik bir araçtı. Daha büyük bir mutluluk amacına yönelik bir araç, hâlâ iddia ettiğimiz şey budur. Ancak işin aslında maddi üretim kendi için bir amaç haline gelmiştir, onunla ne yapacağımızı bilemiyoruz. Sadece bir örneği, vakit kazanma isteğini ele alalım. Vakitten tasarruf ettiğimiz zaman onunla ne yapacağımızı bilemediğimiz için utanç duyup onu nasıl öldüreceğimiz konusunda yöntemler ve araçlar buluyoruz, ancak daha sonra tekrar zamandan tasarruf etmeye çalışıyoruz. Günümüzde insan kendini aktif bir özne, dünyanın merkezi, kendi eylemlerinin yaratıcısı olarak değil, güçsüz bir şey olarak yaşamaktadır. Kendi eylemleri ve bunların sonuçları onun efendileri haline gelmiştir. Korkunç atom bombası gerçeğini değilse bile sembolünü düşününüz. İnsanlar kendi elleriyle üretmiş oldukları şeyleri, kendi yarattıkları liderleri kendi ürünleri olarak değil kendilerinden daha üstün şeyler olarak görmekte ve onlara tapınmaktadır. Hıristiyan, Yahudi ya da başka bir din mensubu olduğumuza inanıyoruz ancak buna rağmen kendimizi aslında peygamberlerin başka kaynaklara oranla son derece net bir şekilde tanımlamış olduğu putperestliğe teslim etmiş bulunuyoruz. Her ne kadar Baal'a ya da İştar'a adak adamıyorsak da şeylere, üretime, başarıya tapınıyoruz. Saf bir şekilde putperest olduğumuzun farkında değilmiş gibi görünüyor, Tanrı'dan bahsederken samimi olduğumuzu zannediyoruz. Bazı kişiler dini ve materyalizmi psikiyatristin uzmanlığından faydalanmaksızın birleştirmeye çalışarak dini self servis yöntemiyle daha başarılı bir hale getirmeye çalışıyor. Aslında şeyler "nihai ilginin” nesneleri durumuna gelmiş, bunun sonucunda da insan boş, mutsuz ve sıkılgan bir hale bürünmüştür. Sıkıntıdan bahsedildiğinde insanlar doğal olarak sıkıntının hoş bir şey olmamakla birlikte çok da önemli bir şey olmadığını düşünüyorlar. Şahsi kanaatime göre sıkıntı en büyük işkencelerden biridir. Cehennemi tahayyül edebilecek olsaydık sıkıntının sürekli olduğu bir yer olurdu.
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.