Meriç; oysa kendisi bir savaşçı değil, bir
düşünce adamıdır: "Kimi başında taçla doğar, kimi elinde kılıçla. Ben kalemle doğmuşum." Zaten endişe de en çok burada devreye girmiyor mu? Balzac çeviren, Balzac gibi yazmak isteyen, Dostoyevski'den zevk alan, kozmopolit bir kültürden beslenen, nihayet kılıç değil kalem kullanan "dişil" yanı belli ki onu rahatsız ediyordur. Dahası kendi roman seven, Avrupa edebiyatına hayran, şüphe ve tereddüt eden yanını sanki bir efemineleşme olarak yaşıyor, kadınsılaşırım korkusuyla bu kez karşı uca, en kaba taraflarıyla savunulmuş bir erilliğe, kaba güce, kabadayılığa savruluyordur.