Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

520 syf.
·
Puan vermedi
·
20 günde okudu
Sanatçının sanatını icra ederken geçtiği yolları, aşamaları, zorlukları, güzellikleri anlatan roman.. Martin eden, Jack London’un yarı otobiyografi niteliğinde yazılmış bir romanıymış. Bu sebeple önce yazarın hayatına kısaca göz atıp sonra kitabı okursanız, daha faydalı olacaktır. 1919 yılında kaleme alınan roman, 1800’lü yılları Amerika’sında geçer. Burjuva sınıfı ve alt tabaka arasında ki yaşanan sosyal farlılıkları anlatan bu kitap, ana temasını da bunun üzerine kurmuştur. Kitap, gemi işçisi olan Martin Eden’nın kendinden çok daha üst bir sosyal sınıfa ait olan Morse ailesiyle yollarının kesişmesiyle başlar. Martin, Morse ailesinin kızı olan Ruth Morse’a aşık olur ve bu aşk Ruth’la kendisi arasındaki kültür ve eğitim farkını kapatmak için Martin’e kendini geliştirme motivasyonunu verir. Ruth’ u daha ilk gördüğü anda etkilendi Martin. İri gözlü, gür sarı saçlı, solgun, narin bir yaratıktı kız. Onu incecik bir dalın üstündeki soluk, altın renkli bir çiçeğe benzetti. Aralarındaki sosyal uçurum çok fazlaydı. Ruth zengin bir ailenin eğitim görmüş kızı, Martin ise sabit bir işi olmayan, hayatını fakir olarak geçirmiş biriydi. Yazma tutkusu Ruth veya etrafındaki diğer insanlar tarafından destek görmeyen Martin, kendini yazmak dışında bir uğraşın, mesleğin içinde konumlandıramaz. Mutlaka çok önemli bir yazar olacağına inanan, kendi kalemine güvenen Martin Ruth’tan 2 yıl kendisine müddet vermesini ister ve amatörce başladığı yazılarının defalarca ret aldığı yazma süreci böylelikle devam eder. Bu süreç Martin’e gerçek edebiyatı, sanatı, burjuvanın ne kadarının gerçekten entelektüel, eğitimli ve bilge insanlar olduğunu sorgulatır. Zaman içerisinde ise kendisinin de dahil olmak için kendini adarcasına çabaladığı, imrenerek baktığı, büyük hayranlık duyduğu burjuva sınıfının birçoğunun aslında ne kadar sığ ve yüzeysel kişilikler olduğunun farkına varır. Martin’in bu kişilik dönüşümüne, kendisinin çokça eleştirdiği ve sığ bulduğu burjuva kalıplarının dışında ama maddi anlamda güçlü bir karakter olan Brissenden ile tanışması ve onunla geçirdiği vakitler de katkı sağlar. Bu süreç içinde Ruth, kendi beklentilerini karşılamadığını ve birbirleri için uygun olmadıklarını öne sürerek Martin’le olan ilişkisine son verir. Martin ilk başlarda kabul edemese de hala Ruth için çabalamaya durumu düzeltmeye çalışır fakat bunlar sonuç vermez. Yazmaya, yazdıklarını göndermeye ve ret almaya devam ettiği bu kısır döngü içerisindeyken bir gün talih döner ve bir yayın evi tarafından yazdığı bir eser yayınlanır. Bu olay ile birlikte Martin’in adı duyulmaya ve konuşulmaya başlar. Artan popülerliği ile birlikte birçok yayın evi, dergiler Martin’le çalışmak ister, kendisinden yazılarını isterler, uzun vadeli geleceğe yönelik anlaşmalar talep ederler. Çok zorlu, kötü şartlarda ve sefil diye nitelendirebileceğimiz hayat koşullarına yazma tutkusu uğruna katlandıktan sonra kartopu gibi büyüyen bu başarı ve şöhret elbette Martin’e yüklü bir para da kazandırır. Fakat Martin bu başarıdan bir mutluluk duymaz çünkü aklında hep “Bu kitaplar, şiirler, makaleler daha önce yazılmıştı bunca zaman geri çevrildi neden şimdi değerli oldular” düşüncesi vardır. Uzun süre fikirleri önemsenmeyen, yazdıkları eğitimli insanlar tarafından sanatsal değerden uzak bulunan, destek görmeyen Martin, kelimesi kelimesine aynı yazılarıyla, savunduğu fikirleriyle değersiz bulan kişiler tarafından neden şimdi değerli bulunmuştur bunun cevabını kendi içinde hazmedemez. Brissenden’in ‘Fani’sinin üzerine atlayıp paramparça eden ve şimdi aynı kabalık ve anlayışsızlıkla Martin’in yazdıklarını okuyan o yüz binler, o kurt sürüsü ise bu kez ısırmak yerine kuyruk sallayarak onu başlarına taç ediyordu. Martin’in yükselen şöhreti ve artan servetiyle birlikte kendi sınıfının standartlarını karşılamadığı gerekçesiyle ondan ayrılan Ruth, Martin’e geri dönmek ister. Fakat Martin bunun içten bir sevgiden veya gerçek bir duygudan olmadığı sadece para için olduğu gerekçesiyle kabul etmez. Bu diyalogla birlikte Ruth’a karşı gerçek bir sevgi beslemediğini kafasında yarattığı idealize karaktere bir hayranlık duyduğunu fark eder. Zaten bu dönemlerde de her şeye karşı hevesini kaybetmiş, hayattan bir heyecan duymayan, yazmayı tamamen bırakmış, günlerinin büyük kısmını uyuyarak her daim de uyumak isteyen, yaşamdan iğrendiğini söyleyen bir Martin Eden vardır karşımızda. Betimlenen bu psikolojik süreçlerden sonra denizlerden gelerek hayatımıza giren Martin yine denizlere dönerek bize veda eder.
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,6bin okunma
··
417 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.