Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

454 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
soluk soluğa okuduğum, durmaksızın bir sonraki sayfanın merakını ve heyecanını yaşadığım bir kitap oldu neptün'ün oğlu :") daha okumam gereken melez günlükleri ile birlikte dört kitap var ama buna rağmen serinin roma ayağında, percy ile başlayan inanılmaz bir serüvendi... daha ilk sayfayı açar açmaz büyük başlıklarla percy'nin adının yazılı olduğunu görünce oradan beni iyice kendine çekti kitap. jason, piper ve leo'yu da birinci kitapta çok severek okumuş olmama rağmen percy'i çok özlemiştim. bir de tabii "nerede" olduğunu, ne yaptığını kayıp kahraman boyunca merak etmemizin ve kitabın sonunda artık bununla alakalı bir sonuca varmış olmamızın hemen ardından neptün'ün oğlu'nda direkt onunla başlangıç yapmamız beni mutlu etti. elbette percy'nin başı beladan hiç eksik olur mu? savaşırken ya da bir canavardan kaçıp canını kurtarmaya çalışırken bile esprili dilinin eksik olmadığını hatırlatan, percy'i sevenlerin -en azından ben böyle düşünüyorum- yüzünde ufak bir tebessüm oluşturan bir cümleyle kitaba başlatıyor bizi: "Yılan saçlı kadınlar Percy'nin canını sıkmaya başlamıştı." percy bir süredir paçasını gorgonların pençelerinden kurtarabilmek adına kaçmakta. bu kaçış esnasında bir tünel ağzını ve girişinde silahlı bir biçimde bekleyen iki askeri fark eder. orası hakkında hiçbir fikre sahip olmamasına rağmen içinden bir ses percy'nin o tünelden içeri geçmesini söylemektedir. tabii bunu yapmak için de aniden yanında beliren yaşlı bir kadını sırtında taşıyarak ona yardım etmelidir. bu kadının kimliği ile birlikte, tünelin girişini koruyan iki askerin, yani hazel ve frank'in hayatında nasıl bir yer edineceklerinden habersiz olduğu kadar, kendisinin tünelden geçmeyi başarır başarmaz bir roma kampına giriş yapacağından da hayli bihaberdir. gaia'nın uyanmak adına güç topluyor olması ve thanatos'u kaçırıp bir yerde hapsetmiş olmaları, her ne kadar binbir türlü farklı canavarı öldürmelerine rağmen onların saniyesinde yeniden canlanmalarını, yani bir şekilde hiç ölemiyor olmalarını açıklıyor. roma yani bir diğer adıyla jüpiter kampı gigantların, topraktandoğanların ve daha birçok tehlikeli yaratığın her geçen saniye sarıyor olması kampın korunabilmesi ihtimalini bu sebepten zayıflaştırıyor. thanatos'un serbest bırakılması ancak bir çözüm olabilir. bu nedenle percy, frank ve hazel'ı bekleyen bir görev vardır. görevi tamamlayıp, roma kampı'na gereken yardımı götürebilecekler mi peki? konusuyla ilgili değinilecek daha pek çok keyifli ve özgün bulduğum detaylar olmasına karşın bu kitapların okuyucunun kendisinin keşfede keşfede okumasının çok daha eşsiz bir deneyim sunacağını düşünüyorum. ben ne olimposlular ne de olimpos kahramanları serisi'nde bir tane bile spoiler almadım; keza konuların arasına serpiştirilen ve genelde düğüm bölümlerinde atılıp çözüm bölümlerinde tek tek açılan sırların kendiliğinden gelmesini çok seviyorum. bence heyecanı daha da katlıyor. birinci kitabı da keyifle okumuş ve beğenmiş olsam da benim için neptün'ün oğlu'nun çok daha heyecanlı ve çabuk aktığını itiraf etmem gerekiyor. percy olduğundan biraz yanlı baktığımı düşünmüştüm ilk başlarda ama, frank ve hazel'ın hikâyeleri hakkında çok daha fazla şey öğrendiğim her sayfada ikisine de çok bağlandım. roma ve yunan ayrımının jüpiter kampı'nda dikte ediliyor olmasına rağmen hazel ve frank'in percy'e destek olmaları kadar üçünün de ayrı ayrı hep birbirlerinin yanında olmaları çok hoşuma gitti. percy burada bambaşka bir aile kurdu :") athena'nın işareti için çok heyecanlıyım. bu kitapta onunla ilgili bir kehanet bırakıldı, neler olacağını öğrenmek için sabırsızlanıyorum :")
Neptün'ün Oğlu
Neptün'ün OğluRick Riordan · Doğan Egmont Yayıncılık · 20192,352 okunma
·
265 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.