Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

592 syf.
10/10 puan verdi
YAĞMURLU SUS BARBATUS GÜNLERİ
İlk kitapta ne kadar kar ve soğuk varsa, ikinci kitapta da o kadar yağmur ve su var. Sus Barbatus tepeden insanları ve insanlığı gözlemleyerek bize anlatmaya devam ediyor. Sus Barbatus 2 en az Sus Barbatus 1 kadar beni etkiledi. Yazarımız Faruk Duman bu cilde bir aşkın filizlenmesiyle karşılıyor bizi. İlk kitapta ismini hiç duymadığımız Cıvan Yusuf ve Elif’in birbirini görüp tanıdıkları ve birbirlerine aşık oluşlarını okuyoruz ilk bölümde. Peki Faruk Duman bu aşkı biz okurlara nasıl sunuyor, önemli olan da bu değil midir? Sus Barbatus 1 de ki üslup ve anlatı bu kitapta da devam ediyor. Destansı bir anlatımla Yusuf ve Elif’in aşkını anlatmaya başladığı sırada, halk hikayelerinde ve destanlardan bolca motif görebiliyoruz. Eğer halkı anlatıyorsanız ve bunu da halk dilini kullanarak yapıyorsanız, destanlara ve halk hikayelerine değinmeden geçmek olmazdı zaten. Yazar bu durumun çok iyi farkında olduğu için yer yer doğayı gerçeküstü öğelerle yer yer dini halk hikayeleri motifleriyle yer yer de destanlardaki söylemlerden bolca faydalanmış. Tüm bunlar okumamızı hem hızlandırıyor hem de yapılan o güzel betimlemelerle kendimizi olayların içinde ve anlatılan atmosferde hissediyoruz. İlk kitaptaki gibi konu yalnızca bir kişi ya da bir duygu değildir Sus Barbatus’ta. Konu her ne kadar bir yöredeki halkın yaşadıkları olsa da aslında bütün Türkiye’yi derinden sarsmış ve insanlarda kapanmayan yaralar açmış olan 12 Eylül darbesinin hemen arifesinde yaşananlardır. Biz her ne kadar kitapta bir yöre de geçen olayları okuyor olsak da aslında Türkiye’nin her yerinde buna benzer olaylar yaşanmaktadır o dönemde. Her yer acı ve kan. Kitap birinci ciltten kaldığı yerden devam ediyor. İlk ciltte kitapta sadece isim olarak geçen birçok kahramanı bu kitapta sık sık okuyoruz. Ya da ilk kitapta sık sık okuduğumuz bazı kişileri de bu kitapta hiç görmüyoruz. Kitabın sonuna kadar sayfaların arasında gözüm Kenan ve Zeynep’i aradı. Sus Barbatus 1 de olayların onların yaşadıklarının etrafında anlatılmıştı ama bu kitapta ikisini de hiç görmemek, ne bileyim, içimde tuhaf bir eksiklik bıraktı. Yazar belki de üçüncü cilde bıraktı onları anlatmayı, belki de zihnimizde Kenan ve Zeynep’in hep o şekilde kalmasını istediğinden. Bilmiyorum. Asker ve devrimci çocuklar arasında kovalamaca devam ediyor. Her iki tarafında artık iyice kızıştığını, birçok nokta da sona yaklaştığını yavaş yavaş hissediyoruz. Zorlu doğa koşulları karşısında hayatlarını sürdürmeye çalışan bir avuç insanın fikir konusunda aynı safta yer alamamaları acı verici bir durum tabii. İnsan her zaman kendi fikrinin doğruluğunu savunurken diğer fikirleri önemsemez ve onların da doğruluğunu sorgulamaz. Bir de kendi fikrini dayatma durumu çıkanca ortaya, savaşlarda boy gösterir. Faruk Duman ilk kitapta olduğu gibi ikinci kitapta da bolca dünya edebiyatından faydalanmış. İlk kitapta Atalay’ın tüfeğini bu kitapta da görüyoruz. Aklımıza hemen Çehov geliyor. Peki bu tüfek en büyük patlamasını nasıl yapacak. Ya da bu tüfek Sus Barbatus’u öldüren tüfek olduğu için mi hâlâ hikayedeki yerini koruyor. İlk kitapta Sefiller romanını gördük. Sefiller üzerinden anlatısını nasıl zenginleştirdiğini okuduk. İkinci ciltte ise Maupassant’ın Horla öyküsünü görüyoruz. Orhan’ın en zor zamanlarında bu öyküye sığınması, buna tutunması gerçekten çok etkileyiciydi. Dönemi göz önüne aldığımızda kitapların yasak olduğu ve okunması suç sayılan birçok kitabın olduğunu görüyoruz. Fakat insanlar kitapları kaybolmasın, yakılmasın, görünüp suç aleti olarak sayılmasın diye, kitaplarını toprağa gömmüşler. O dönemde sadece kitaplar değil, kasetler, kıyafetler daha birçok şeyin gömüldüğünü biliyorum. Ama Sus Barbatus da kitapları görüyoruz. Büyük bir hazineymiş gibi saklanan kitapların, bir gün çıkartılması gerçekten okuru derinden etkileyebiliyor. Kitapta avcı ve izcilerden birçok kesit var. Faruk Duman ciddi anlamda halk hikayeleri ile büyütmüş romanını. Jilet isimli izci ve avcı adamın bir kuşun güzelliğine kapılması, kuşun güzelliği ile amacından sapması ve tüm bunları yazarın doğa ve insanı iç içe tek bir organizmaymış gibi anlatması harikaydı. Kitabın sonuna doğru bir kere daha Cıvan Yusuf ve Elif’in hikayesine bir kere daha dönüyoruz. Bir zamanlar törenin ve bunların içinde sefa süren ağaların insanlara nasıl zulüm ettiklerini görüyoruz. Ağların emri altındaki köylülerin ezilişi bize Yaşar Kemal ve onun kitaplarını anımsatıyor hemen. Aynı şekilde Cıvan Yusuf’un atının Köroğlu’nun atının soyundan geldiğini iddia etmesi, bu halk hikayesinin işlenişi çok başarılıydı. Üçüncü cildi okumak için sabırsızım, olaylar sınırım darbe ile son bulacak. Ama ne kadar can yanacak, ne kadar acı çekilecek. İkinci kitabın sonundan da anlaşılacağı üzere üçüncü kitabın siyasi yönü daha ağır olacak gibi. Neler olacağını ancak okuduktan sonra anlayacağız.
Sus Barbatus! 2
Sus Barbatus! 2Faruk Duman · Yapı Kredi Yayınları · 2020345 okunma
··
2.091 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.