Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

352 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitap değil yazar okuyanlara!!!
Fakir Baykurt "Benim alt bilincim Burdur izlenimleri, Burdur malzemesiyle dolu... Adeta köy romanı yazmaya mahkûmum. İstesem de şehir romanı yazamam. Yazarsam özenti olur."der. Bu söz sizin aklıniza kimi getirir bilmem ama benim aklima kesinlikle Yaşar Kemal'i getiriyor. Köyü ve köylüyü "olduğu gibi" gösteren usta bu eserinde de yaşantısına ve tanıklığına bağlı kalmış, gerçekçilikten sapmamıştır. Bunun içindir ki Türk köylüsünü "olduğu gibi" tanımak için elimizdeki tek kaynak, bence Yaşar Kemal'in romanlarıdır. Daha dört-beş yaşlarında babasının elinden kayan bıçakla bir gözünü kaybetmiş olmasına rağmen sadece tek gözuyle gördüğü insanları, dağları, denizleri, kuşları yani bir bütün olarak doğayı, ince sanatkârların işi olan edebiyat ile anlatttigina tanıklık edince diğer gözü de görse acaba ortaya neler çıkaracağını düşünmeden edemiyor insan. Gözuyle kartal avlayan usta aslında doğayı ve gadre uğrayan insanı anlatma üslubuyla çocukluğunun coğrafyasını aşmış, “tekil” hikâyeleri “herkes”leştirmiştir. Bizim köyde çocuklar da insandır” bu köyde insan olmak için erken büyümek zorunda kalan yüzlerce çocuktan sadece ikisi olan Hasan ve Ummuhan hikayesine tanıklık ediyoruz. Yol, her zaman bir yere varmaz; kadim zamanlardan beri bilinir önemli olanın yolda olmak olduğu. Çaresizliğin adıdır, bir çile yolculugudur bu. Varacakları yerde onları sadece ayakta kalma mücadelesi bekliyor olsa da, her adım bir umuttur bu yolda. Hani derler ya, rüyamda bunun bir rüya olduğunu biliyordum diye... Kabustalar ama biliyorsunuz ki bu onların hayati. Çukura, pamuk irgatligina giden Uzunca Ali'nin, Meryemce'nin, Elif'in çektiklerini, hırpani hallerini okuyunca Muhlis Akarsu'nun "Yoruldum yorgunum fazla gidemem Neler etti kahır beni zul'm beni Kolay değil ben bu derdi çekemem Zalimin eline koydu hal beni" şiirini bu kitabı okuduktan sonra yazdığı fikrine kapıliyor insan. Anlatım tekniği, kurgudaki başarısı, Türk diline katkısı, yerel ağzı ustaca kullanisi bir yana, duyguyu bu kadar okuyucuya geçiren çok yazar olduğunu sanmıyorum. Beddular içinize işliyor, yağmur üstünüze yağıyor üşüyorsunuz, Ali yürüdükçe sizin ayağınız yara oluyor, tığ teber şahı merdan kalıyorsunuz. Meryemceye hem kızıyor hem üzülüyor, Halil'i bir kaşık suda bogasiniz geliyor. Muhtarın demirgirasi konuşmaları sizi fazlasıyla ikna ediyor. Çekilen onca acıya rağmen orda olsam da Elif'in tarhanasindan bir tas içsem, bulgur pilavina kaşık sallasam diye içinizden geçiyor. Aziz Nesin'in Zübüğünün mü? Yılanların Öcünün Muhtarınin mi? yoksa Hıdır Kahyanın oglu Demirgırat Seferin mi duzenbazliklari mi daha evla? Karar vermek zor. Sefer de biliyordu politikanın insan icadı, kolay ve acısız bir sömürü yolu olduğunu. Ama bilseydi en büyük hatasinin aç bıraktıgi insanin kendi vitrininin önünde gezmesine izin vermek olduğunu ve öngörebilseydi o adamın yerden bir taş alıp, o vitrini yerle bir edip, içeri dalıp saldiracagini kim bilir belki de vazgecerdi fendinden. Arlin Çicek'in Beşerbaz'ın Marifeti kitabında bu seriden (özellikle Yer Demir Gök Bakir) çokça bahsetmesi nedeni ile imrenmistim okumak için. İyi ki okumuşum diyor ve "Her zanaat kalfasıyla Yaşar, ustasıyla Kemal olur" sözüyle ustayı saygıyla anıyorum.
Ortadirek
OrtadirekYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20182,657 okunma
·
156 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.