Saadet nedir?
Herşey ellerinin altındaydı: Rızık bol, sağlık daimi, özgürlük mevcuttur. İşte bu saadeti!(…)
Yarın onların gözünde ilerlemenin sembolüydü ama onlar şimdi ilerlemiyorlardı. Çünkü her türlü ilerleme tamamlanmıştı yani herşey durmuştu. Ve madem herşey durmuştu o halde bu ölüm demekti. O halde kendileri de saadetlerinin mezarlannda yatan
ölülerdi.
Acaba gökyüzü onlara saadet yerine ölüm mü vermişti? Yoksa tam manasıyla saadet bir tür ölüm müydü?
Fakat ölüler ne şikayet ederler, ne de isyan ederlerdi. Böylece onlar kendilerinde hayat bağlarından zayıf bir bağı keşfettiler:
Şikayet ve isyan! (…)
Hep birlikte başlarını kaldırarak gökyüzune çe-
virdiler:
- Ey gökyüzü! Bize acı, merhamet et! Bizden bu saadeti al!
Yücelerden gelen bir ses duydular:
- Fakirlik mi istiyorsunuz?
Bir ağızdan;
- Evet! Zenginlik için çalışalım! dediler. O ses:
- Hastalık mi istiyorsunuz? dedi.
Beraberce:
- Evet! Hastalığa karşı koyalım! dediler.
Ses:
- Kölelik mi istiyorsunuz? dedi.
Birlikte:
- Evet! Özgürlük için mücadele edelim! dediler.
Ses:
- Peki yine şikayet eder misiniz? dedi.
Hep birlikte:
- Yine şikayete başlayacağız; çünkü onunla istiyor, ümit ediyor ve çalışıyoruz. Istekle, ümitle ve çalışmayla da ilerliyor ve gelişiyoruz. Ilerleme ve gelişme sayesinde de dunûmuz, bugünümuz ve yarinimiz oluyor. Dün, bugün ve yarinla da yaşıyoruz!…. dediler.
O ses:
- Ya saadet, diye sordu.
Beraberce:
- O bize dışardan değil içlerimizden gelecek, dediler, Bunun
Üzerine o kısılan ve yükselen ses:
- Herhalde simdi yaratıcının hikmetini anladınız, dedi.
Sayfa 150Kitabı okudu
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.