Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

184 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Mesleğim itibariyle de, genel olarak da dinler tarihinden büyük keyif alıyorum ve merakla okuyorum, araştırıyorum. Çünkü dinler tarihi aslında sosyolojik bir çalışmadır. Uzun yıllara yayılmış bir süreçte insanların zorluklar, şaşkınlıklar, yıkımlar, doğal afetler karşısındaki tutumlarını inceleme fırsatı buluyoruz aslında. Çünkü mitolojiye baktığımızda ki o da zamanında insanların taptığı, uğruna adaklar adadıkları inançlarıydı; tamamen insan aklından çıkma ve ihtiyaca göre şekillenmeyle oluşmuştu. Yani insanlar kendi yaptıkları davranışları, sevdikleri şeyleri tanrılarına atfederek meşrulaştırmışlardı. Ve biraz da hayal gücüyle şimşekler, yıldırımlar pek tabii tanrıların insanları bir şekilde yargılama, cezalandırma yada uyarma biçimleri olabilirdi. Mitolojideki tanrılar, bu sebeple kısurludur. Çünkü fazla insanidirler. Semavi dinlere gelecek olursak, durum mitolojiyle benzerlikler taşımakla birlikte biraz daha farklıdır. İnsanlar daha bilinçli, akla ve mantığa yatkın önermelerle dinlerini oluşturmuş ve obje olarak bir şeye tapınmak yerine bir insanı önder seçmiş ve onu peygamber yapmıştır. Böylece objeye değil, onun ağzından çıkan tanrının sözlerine tapmışlar ve yaşayışlarını onlara göre şekillendirmişlerdir. Sözlerin gerçekten tanrının kelamı olduğu, kitapların gerçekten Tanrı tarafından yazdırıldığı yada değişime uğrayıp uğramadığı tamamen tartışılır bir konu kesinlikle ona girmiyorum. Çünkü herkesin inancına saygı duymakla birlikte insanların bana saygı duymayacağını düşünüyorum. Ama her işe başlarken söylediğimiz esirgeyen bağışlayan sıfatlarına her hangi bir cezalandırıcı Tanrı fikrini bağdaştıramıyorum. İşte semavi dinlerin kusuru da biraz burada başlıyor. Mesela Mitolojideki cezalandırılan titanlar hıristiyanlık ve yahudilikteki düşmüş melekler ikonografisiyle bağdaştırılabilir. Örneğin prometheus ateşi tanrıların dağından alıp insanlara da götürmüş ve bu yüzden sonsuza kadar bağırsaklarının iyileştikçe tekrar parçalanmasıyla cezalandırılmıştır. Tarihsel sürece baktığımızda ateşin bulunuşu insana hayır getirmiştir. Bu sayede ısınmış, etlerini çiğ tüketmek yerine pişirmiş ve neticede bakteriler yüzünden ölmekten de kurtulmuştur. Uzun vadede ateşli silahlar, savaşlar ve yıkımlar çıkmış olması ateşi kötü yapmaz. Onu o şekilde kullanmayı seçen insanı kötü yapar ki buda tanrının insana verdiği Özgür iradenin sonucudur. İnsanlığa aslında böylesine fayda sağlamış ateşi vereni yüce Tanrı neden cezalandırır. İnsanı o yaratmadı mı, ısınmasını veya pişmiş yemek yemesini istemeyecek kadar mı nefret ediyor insanlıktan. Aynı durumu semavi dinlerde düşmüş melekler üzerinden görüyoruz. Çünkü insan aynı insan. Atalarından, tüccarlardan duyduğu mitolojileri kendi dinlerine adapte ettiler. Ama melekte tanrının yarattığı insanda. İki yaratılandan biri diğerini kolladı, ona acıyıp ateşi verdi diye neden cezalandırılır. Birbirini çok seven iki kardeşin birbirini kollaması aslında bu. Neden cezalandırılır. Bunun gibi şeytanla iddiaya girip, kulunun inancını sınamak için onun malını mülkünü elinden alan, sevdiklerini alan Tanrı vardır. Mesela bu en nefret edilen günah olan kibrin tanrısallaşması değilde nedir. Nasıl bir tanrıda kibir gibi insani bir özellik olabilir. Sadece insanın yarattığında insani özellikler olabilir. Çünkü onun hayalgücü en fazla o kadar uzağa gidebilir. Yaratmaktan kastım yoktan var etmek değil tabii ki, kitap yazmak gibi bir hikaye oluşturmak. Uzun laftan sonra kitaba dönecek olursam, MÖ. 300 yıllarından MÖ.1.yy'a kadar tarihleniyor yazmalar. yanlış hatırlamıyorsam en son MÖ. 50 lerde bittiği düşünülüyor. Bu da bir kitabın tek elden çıkma olmadığını, birden fazla kişi tarafından oluşturulmuş anonim bir eser olduğunu gösterir. Kitap aslında Enok'un elinden çıkmamıştır. Enok, Nuh'un da dedesi olan Metuşelah'ın babasıdır. Oğluna bildiklerini aktarmak için yazdığı bir günlük gibidir aslında. Kitapta meleklerin ve tanrının ona gösterdikleri öğrettikleri bölüm bölüm yer alır. Astronomik bilgiler dönemin kısıtlı bilimsel kavrayışına sahiptir. Tufan öncesi dönem konu edilmiştir. Ve tufan zamanına göndermeler hatta Enok'un vizyonlarında ve dualarında bunlara sıkça yer veriliyor kitapta. Düşmüş meleklerden, onların isimleri ve görevlerinden, insanlara öğrettikleri "şeytani öğretilerden", cezalarından bahsediliyor. Bir bölüm güneş takvimine göre güneşin doğuşu ve batışına ayrılmış. Bu bölümde günlerin uzunluğu, kısaldığı zamanlar ve gecelerin uzunlukları anlatılmış. Başka bir bölümde aya yer verilmiş. Güneşle aynı ölçüde ama daha az ışığı olduğundan bahsedilmiş. Ve sadece bir yarısına ışık vurduğu belirtilmiş. Tıpkı güneşte olduğu gibi ayın evreleri doğuşu ve batışı anlatılmış. Mevsimler, rüzgarlar rüzgarların yönleri ve getirdikleri anlatılmış. Tabii bu bilgiler hayal gücü ve o dönemin bilimsel verileri ışığında yapılmış. Akademik, bilimsel yazılar beklemeyin. Efsanevi anlatılmış. Ay ve güneş gökyüzündeki farklı pencerelerden girip çıkıyor, rüzgarlar geldikleri yönlerden bereket yada hastalık ve karanlık getiriyor gibi... Çok keyifli bir okumaydı. Dipnotlar çok yararlıydı. Dinler tarihi ve bu kitap için çoğunlukla mistisizm bilmiyor olsanız bile çok rahat okuyup anlayabilirsiniz çünkü çevirmen gerçekten güzel iş çıkarmış. İnsanın kafasında bu ne acabaya yer bırakmadan dipnotlarla bazen uzun uzun bazen kısacık açıklamış. İlla okurken inançlarınızı sorgulayın demiyorum. Dediğim gibi herkesin inancına, inandığı şekle saygı duyuyorum. Ama bence herkesin kesinlikle okuması gerek. Çünkü bu kitaplar aklın ve inancın evrimi...
Peygamber Enok'un Kitabı
Peygamber Enok'un KitabıKolektif · Hermes Yayınları · 2020799 okunma
··
1.224 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.