Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

10/10 puan verdi
Damağası
Sizlere, okuyacağınız değil, direkt akışına dahil olup, birebir yaşayacağınız bir eser hakkında iki kelamım var... Kamuoyunda, "Bahriye Davası" olarak bilinen davadan ötürü Nazım Hikmet ile birlikte tutuklanarak İstanbul Tophane askeri Cezaevi'ne konulan Kemal Tahir, dava sonunda 15 yıl ağır hapis cezası alarak, yine Nazım Hikmet ile birlikte Çankırı cezaevine nakledilir. Daha sonraki mahkumiyet durakları Çorum Kırşehir ve Malatya olan Kemal Tahir'in "Damağası" adlı bu eseri de, bu cezaevi yıllarına ait not ve müsveddelerden vücut bulmuştur Ölümünden sonra, eşi Semiha Sıdıka Demir ve kardeşi Ratip Tahir tarafından derlenen bu notlar, kronolojik sıraya tâbi tutularak 1977 yılında roman olarak yayımlanmıştır. Bilgi Yayınevi tarafından basılan bu ilk baskısında, eser "28.04.1948 Tarihli Notlar", "1949 Tarihli Notlar" ve "Tarihsiz Notlar: Damağası" adlarını taşıyan üç bölümden oluşmaktadır. Lakin, İthaki Yayınları'nın yıllar sonra yaptığı yeni baskılarda, bu üç bölüme ilave olarak, bir de "Bir Mahpushane Hikayesi" adlı bir bölüm yer almaktadır. Her bölüm bir öncekinin tanzimi niteliğinde düzenlenmiş olup, bir anlamda örgü olarak birbirinin aynısıdır. Ancak kullanılan teknikler bütünüyle farklıdır. Bu şekilde bir anlatımla Kemal Tahir, bir konunun, üç farklı teknikle nasıl kaleme alınabileceğini, okuruna göstermiş oluyor. "İkinci Dünya Savaşı'nın Anadolu mahpushanelerinden nasıl izlendiğini, dışarıdaki yoksullukla mapushanedeki bunaltıyı, dış soygunların, toplumun aynası sayılan mahpusluk yaşamını nasıl etkilediğini anlatan bu romanda" Rahmet Yolları Kesti" romanındaki kahramanların mahpusluk günleri de geri planda görülmektedir" Sürekli - roman- dememe bakmayın, tamamıyla ağız alışkanlığı... Literatürlere, bu tür başlığı altında geçtiği için bu terimi kullanıyorum. Ancak bunun uygunluğu ve doğruluğu pek çok kişi tarafından elbette tartışılabilir ama benim için karar nettir ve "Damağası" adlı bu eser, yazarın, Karılar Koğuşu, Namuscular ve Kelleci Memet eserleri gibi, birer roman değil, çok net bir anıdır. Bakınız durum şöyle: Roman denilince herkesin aklına, istisnasız, kurgudan müteşekkil bir edebi tür gelmekte. Oysa, kökenine indiğimizde, gelmiş geçmiş en başarılı ve en önemli sözlükçülerden biri olan Littre'ın şöyle bir saptamasına rastlıyoruz; "Roman Latince ile Latince'den türeyen diller arasında geçit görevi yüklenen dil'dir." Böyle bir dil de hiçbir zaman var olmamıştır ancak var olacağı düşüncesiyle, roman sözcüğü yaratılmıştır. Hemen akabinde, bir süre şiir ile yazılmış tüm eserlere de roman denilmiş, nihayetinde okuru eğlendirmek için uydurulmuş yalancı eserlere roman adı verilmesi hususunda birleşilmiştir. Bu anlamda son sözü Kemal Tahir'e bırakıyor ve kendisini desteklediğimi belirtmek istiyorum: "Düşünceyi yücelten, ruha dokunan, her durumda iyilik sevgisini aşılayan, belagatlı, duygulu, ahlakı yücelten faziletli eserlere roman demek gafletine düşmemeli, bunları, modern milletlerin epik şiiri saymak gereklidir..." Damağası'nın içeriğine gelecek olursam... Kemal Tahir'in hayatından kesitler sunması açısından, otobiyografik özellikler de içeren eser, 1940'lı yıllar Anadolusunun siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yapısını, bilhassa Çorum penceresinden ele alıyor. Mahpusluk yılları boyunca, Anadolu insanının yaşayışını gözlemleme fırsatı bulan Tahir, onların sorunlarını irdeleyip, bu sorunların kökenine inmeye çalışıyor ve çözüm yolları üretmeye çabalıyor. Ülkenin farklı yörelerinden gelmiş olan karakterleri, yöresel özellikleri ile tasvir ederken, bu yörelerin dini inanç sistemleri, gelenek görenekleri, kültürleri ve aile düzenleri hakkında da geniş çaplı bilgiler aktarıyor okura. Karılar Koğuşu, Namuscular ve Kelleci Memet adlı kitaplarından da gayet iyi tanıdığımız İstanbullu Murat karakteri gibi, yine mahkumlarla konuşan, onlarla yakınen iletişim kuran, onların dertlerini dinleyen, orta yolu bulup kavgaları ayıran, huzursuzlukları yatıştıran ve mahkumlara gerektiği zaman istida yazan, aydın bir mahkum kimliğindeki "Kitaplı Casus Cemal" ismi ile kendisini yine romana yerleştiriyor. Cemal de Murat gibi, İstanbullu bir gazetecidir; İstanbul ve Malatya cezaevlerinde yatmış; on beş yıla hüküm giymiş; komünistlikten yargılanmış, Nazım Hikmet'le dost olan siyasi bir mahkumdur. "Cemal, batıl inançlara kapılanları, haksızlık yapanları, çeşit çeşit sapkınlıklar yüzünden hapse düşenleri türlü vesilelerle bilgilendirmeye, onlara bütün yaşananların asıl kaynaklarını öğretmeye, onların her sorduğuna cevap vermeye çalışır. Cemal de Murat gibi her türlü huyları olan, sapkınlıkları ve zaafları bulunan mahkumlarla, hapishane görevlileri ile iletişim kurmayı başaran, onlarla ön yargısız konuşabilen, bütün pis işlerini bildiği halde onlara yardım eden bir münevver adamdır." Dönemin bürokratik düzenini ve bu düzenin kokuşmuşluğunu, gücü kendinde toplamış ve ahaliyi sömüren ağaları, mahkumların saflıklarından istifade eden sahtekar ve vicdansız cezaevi müdürlerini, kadını salt bir cinsel obje olarak gören ve her fırsatta aşağılayan, hor gören erkekleri, eğitimi ve eğitilmeyi günah addeden yobazları.... hapishane raconuna uygun bir şekilde yansıtıyor Tahir... Racondan kastım, argo ve küfür tarzı söylemlerin bolluğu. Ancak bu durum okuru, en azından beni rahatsız edici boyutta değil. Zira eserin içeriğinin, mekanının ve kapsadığı zamanın bunu gerektirdiğinin bilincindeyim. Tüm bu olumsuz karakterlerin yanında, cezaevinde çiçek gibi açan bir de olumlu karakterimiz var: Gardiyan Hasan Kırat Efendi. "Kemal Tahir'in hapishane romanlarında kurduğu uçkur dūşkünü ağalar, sapık cinsel arzularına esir olan kadınlar ve erkekler, esrarkeşler, pezevenkler, mahkumları soyup soğana çeviren gardiyanlar ve namus belası adına adam öldüren katiller arasına, Hasan Kırat gibi bir tipin girmesi oldukça önemlidir. Yazar bu tiple, yanlış ve çıkarcı olan iktisadi, dini ve siyasi kaidelerin oluşturduğu toplumsal cahilliğin ve ikiyüzlülüğün tipleri dışında, daha saf tutkuları olan insanları da göstermiştir." Anadolu panoramasına oldukça hakim bir kalem olarak, eserinin her satırında insanımızı içselleştiren yazar, diyaloglarda kullandığı ironik ve mizahi dille de eserini akıcı hale getirmeyi başarıyor. Çökük Hamarat Rıza, Pire Başçavuş, Piravanın Mıstık, Zincirli Mahmut, Avratbaz, İt Koço gibi enteresan müdür, memur ve mahkum isimlerine sahip karakterlerin yer aldığı anlatıda, yer yer Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Şeyh Sait ve Enver Paşa gibi tarihi şahsiyetlere denk gelmek de, bir Kemal Tahir eseri okuyor olmanın muazzam ince detayı... Sevgili Oğuz Atay; "Türk edebiyatında milli kültür geleneği ile roman geleneğinin birbirlerinden farklı olduğunu farkeden, tek romancı Kemal Tahir'dir diyerek, ne de güzel söylemiş değil mi? Ya da Nazım Hikmet... “Kardeşim Kemal, Avrupa’da doğsaydı James Joyce, Rusya’da doğsaydı Fyodor Dostoyevski olurdu,” söyleminde hiç de haksız sayılmaz, öyle değil mi? Yattığın yer incitmesin seni Kemal Tahir, huzurla uyu, iyi ki geçtin bu ülkeden, iyi ki tanıdım seni!!!..
Damağası
DamağasıKemal Tahir · İthaki Yayınları · 2013151 okunma
··
2.518 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.