Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

108 syf.
·
Puan vermedi
Hristiyanlık
Bu inceleme, yaptığım en uzun inceleme olacak. Kitap basit ve anlaşılır bir şekilde Hristiyanlığın ne olduğunu izah ediyor, bu sebeple incelemem hem kitabın hem de inancın eleştirisi mahiyetinde oldu. İyi ki bu eseri okudum diyorum çünkü Hristiyanlık ile ilgili bilgilerimi daha çok arttırdı. Bu yüzden yazar sayın papaz Antun Göral’e Hristiyanlığın ne olduğunu net bir şekilde izah ettiği için teşekkür ediyorum. İncelemeyi okuyan kişi buradaki inançların İslam’daki karşılığının ne olduğunu bilsin diye de onu da vermeye çalıştım. Melekler için kullanılan ifade, zeki ve Allah’a en çok benzeyen yaratıklardır. Oysa ilahın yarattığı varlıklara benzetilmesi büyük bir hatadır. İslam inancında Allah, yaratılan şeylere benzemekten münezzehtir. Sayfa 6’da cehennemi düşman kimdir sorusuna şeytandır cevabı verilirken, şeytanın bir melek olduğu yazılmıştır. Melek yaratılış bakımından kötülüğe kapalı bir varlık olmalıdır. İslam inancına göre ise şeytan dumansız ateşten yaratılmış olan cinlerdendir. Hristiyanlıkta en kritik inançlardan biri ASLİ GÜNAH ’tır. Âdem ve Havva atalarımızın yasak olan ağaca yaklaşmaları, Hristiyanlıkta günah olarak kabul edilmiş ve insanlık bu ilk günahla lekelenmiştir.(Sorumluluk bütün insanlığa yayılmıştır.) Kitaba(Hristiyanlığa) göre Asli günah sonucunda Âdem peygamberin cezası kendi emeği ile çalışmak zorunda kalması, Havva annemizin cezası ise doğurmak ve acılar içerisinde erkeğe tabi olmaktır. Bu başkaldırmanın(yasak ağaca yaklaşma) bu dindeki en kritik önemi şudur: Bu ilk günahtan zarar görme inancı ve doğduğumuz zaman ruhumuzda bu ilk günahın lekesini taşıyor olmamız. Hristiyanlıkta ilk günahtan nasıl kurtulunur? Vaftiz olunca. Vaftizin amacı ilk günahtan kurtulmaktır. Hristiyanlar inanır ki Allah kendine inanan bir millet yaratmayı istedi ve İbrahim, İshak ve Yakup peygamberleri yarattı. Sonra Musa as on emri verdi. Yani Hristiyanlar Yahudilik inancındaki on emri kabul ediyor. Yazar diyor ki: bu on emirden başka, İncil’deki emir ve öğütlere de uymamız gerekiyor. İnanca göre kurtuluş bekleyen millet İbrani milletidir. Bu şekilde bir inanç ırkçılığa sebebiyet verir. İslam’da ise Hz. Peygamber asm bütün insanlığa gönderilmiştir. İnanca göre Yahya(Yuhanna) insanları nehirde vaftiz ediyordu, bu nehirde İsa as da vaftiz etti. İlah olduğuna inanılan birisi neden vaftiz olsun? Hz. Meryem, Yusuf diye biriyle nişanlı imiş. İslami kaynaklarda ise Hz. Meryem’in hiçbir erkekle münasebeti yoktu. Meryem as nişanlısı ile göç ediyor ve çocuğunu ahırda doğuruyor. İslam inancında ise Meryem annemiz tek başına yaşadığı bölgeden uzaklaşıyor ve çocuğunu da tek başına doğuruyor. İsa as kitaba göre ahırda doğuyor ve deniyor ki bizim için bu yokluk içinde doğmayı kabul etti. Bebekken yokluk içinde doğmayı kabul edebiliyorsa, bebekken de ilahtı ve şuurluydu anlamı çıkıyor. Kitapta sözde nişanlısı denen Yusuf, İsa’nın as koruyucu babası olarak niteleniyor. Koruyucu babası ona okumayı, yazmayı, dua etmeyi öğretti diyor. Oysa 12. Maddede yazdığım üzere çocukken ilahlığı(haşa) sabit biri nasıl olur da okumayı, yazmayı, dua etmeyi başka birinden öğrenir? Bu bölümün sonundaki soru cevap kısmında ise efendimiz Mesih bir ahırda doğdu çünkü otel ve hanlarda yer kalmamıştı deniyor. Oysa ahırda doğmayı kabul eden kendisi idi bilgisi de verilmişti.(İnsanlar için nelere katlanabildiğini gösterdiğine delil olarak verilmiş doğduğu yer.) Yazar diyor ki biz bir olan Allaha inanıyoruz ancak Allah’ta üç şahıs vardır diyor. Bu da peder, oğul ve kutsal ruhtur. Her üç şahıs da ayrıdır ve eşittir ve bir Allah teşkil ederler. İkinci şahıs olan oğul, bizim gibi insan oldu. Yasak olan ağaca yaklaşan Âdem as bütün insanlığı kirletti. Baba da insanlığın bu günahtan kurtulması için oğlunu gönderdi ve oğul insanlık için kurban oldu, acı çekti, üç gün sonra da dirilip babanın yanına gitti. İnanç bu şekilde. Şu soru akla geliyor: İnsanlığın asli günahtan kurtulması için bir ilahın öldürülmesi gerçekleşiyor. Peki, ağaca yaklaşmak mı daha büyük bir günah yoksa bir ilahı çarmıha germek mi? Bir günah, başka bir günahla temizlenebilir mi? İlahı katleden kişiler insanlığa daha büyük bir aslü günah hediye etmiyor mu? Hz. İsa’nın as göreve başlama ve vaftiz olma tarihini Zuhur bayramı olarak 6 Ocak’ta kutluyorlar. Gelelim Hristiyanlığın en çok kan kaybettiği diğer bir noktaya. Hz. İsa as inanışa göre havarilere: “Yeryüzünde kimin günahlarını affederseniz affedilecek, kiminkini affetmezseniz affedilmeyecek” diyor. Günahların affedilmesi işinin hatalı, kusurlu insanlara bırakılması acaba ne kadar doğrudur? Sayfa 35’deki İncil’den okuma parçası ise mezarlardan çıkmış, şeytana çarpmış iki adamın hikâyesi anlatılmış. Bu adamlar İsa as’a “Bizi kovarsan domuz sürüsüne gönder diye yalvarırlar, O da gidin deyince adamlar domuz sürüsüne girerler. Bütün sürü de uçurumdan göle atlayıp boğulurlar. Şimdi biz ne anladık bu hikâyeden? Bu hikâye hangi nasihati veriyor? Mantıki temeli olmayan uydurma bir hikâye olduğu aşikâr. Kitapta İncil’den hikâyeler diye birçok hikâye var hemen hemen tümü sıradan hikâyeler ve ilmi, hikmetli bir arka planı yok. Sayfa 37 de İsa günahları affetme yetkisini insanlara devretti deniyor.(İsa as havarilere devrediyor, havariler episkopos ve papazlara, bunun için papazlar da günahları affedebiliyor deniyor eserde. İşte Hristiyanlığın en büyük problemlerinden biri budur. Mesih’in, ilah olduğuna inandığınız için günahları affedebileceğine inanıyorsunuz fakat bu yetki ilah olmayan kişilere nasıl bırakılabilir? Sayfa 38’de bir başka çelişki çıkar karşımıza: “Mesih’in günahları affetmesi olayı bize Onun Allah’ın oğlu olduğunu gösterir. Çünkü yalnız Allah günahları affedebilir” deniyor. Peki, papazlar Allah’ın oğlu mu? İncil’den bir hikâyede İsa as havarisine diyor ki: Sen bana bir öpücük vermedin, fakat O(günahkâr kadın), geldiğinden beri durmadan ayaklarımı öpüyor. İlah veya peygamber, tevazu sahibi olmalı değil midir? İnsan kılığına girerek insanlara örnek davranışlar göstermesi daha mantıklı değil midir? Sayfa 46’da Kilisenin kuruluşu anlatılıyor. İsa as dirildikten sonra sonradan Piyer adını alan havari Şem ’unu bir kenara çeker ve ona sorar: Beni seviyor musun? “sen efendimizsin, seni sevdiğimi bilirsin” cevabını verir. O zaman İsa as ona: “öyleyse benim koyunlarımı ve kuzularımı güt. İşte bu olayla Piyer’i görevlendirmiş oldu. Mesih’in koyun ve kuzuları, kendisine inananlardır. Daha sonra İsa as Piyer’i ve havarileri tayin etti, ardından onlara dedi: ”Bu dünyada aldığınız her karar kabul edilecektir. Kim sizi dinlerse beni dinlemiş olur, kim sizden nefret ederse benden nefret etmiş olur.” Böylece kilise kurulmuş oldu. Papa: Aziz Piyer öldükten sonra yerine geçen kimse kilisenin başkanı oldu ve ona papa dendi. Papanın oturduğu yer Roma şehridir. Bir fiyasko daha: Papa kilisenin başkanıdır ve bu dünyada Mesih’in yerini tutar. İman ve ahlak konusunda aldığı kararlarda YANILMAZ. Şiiler de Ayetullah makamını muhtemelen buradan dine yamaladılar zira onlar da Ayetullah makamındaki kişilerin Allah tarafından görevlendirildiklerine ve günahsız olduklarına inanıyorlar. Kilisenin beş emri vardır. Bunlardan birisi bütün günahlarını yılda en az bir kez itiraf edeceksin. Bir diğeri kilisenin ihtiyaçlarına yardım edeceksin. İtiraf konusuna ayrıca değineceğim. Kitapta “Kurtarıcımız Mesih yine insanları düşünerek kutsal sırları kurmuştur” deniyor. Oysa ne zaman kurmuş, nasıl kurmuş, niye kurmuş hiçbir detay yok. Bu kutsal sırlar yedi tanedir: Vaftiz, kuvvetlendirme(meyrun), kurban, itiraf, papazlık, hasta yağı ve evlendirme. Sayfa 59’da Hz. İsa(as)’ın çarmıha gerilip üç gün sonra dirilişi sonrası 40 gün havarileri ile kaldığı ardından Pederinin yanında muzaffer bir kral gibi oturmak için göğe çıktığı, çıkmadan önce de havarilerine: “Ben sizi yetim bırakmayacağım. Ben gittikten sonra size aziz ruhu göndereceğim. O sizi teselli edecek, her şeyi size öğretecek ve hatırlatacak, sizi koruyacak ve her zaman sizinle olacak.” Diyor. İnanca göre ilah üç kısımdır. Baba, oğul(İsa) ve kutsal ruh. Hristiyanlığın içinde bulunduğu durum göz önüne alındığı zaman İsa as göğe çıktıktan sonra Kutsal Ruh ’un vazifesini hiç yapmadığı anlaşılıyor. Eğer kutsal ruh diye bir şey olsa idi yapacağı ilk işi İncillerdeki çelişkileri, İnciller arasındaki tezatları oradan kaldırmak olmaz mıydı? Taban tabana zıt mezhepleri düzeltmek olmaz mıydı?(Ki kitapta kutsal ruhun dünyanın sonuna kadar kilise ile beraber olacağı inancı aktarılmıştır.) inciller arasında muazzam çelişkiler ve farklılıklar vardır. Meraklısı “incillerin hikayesi” adlı kitabı okuyabilir. Hristiyanlığa göre, Yahudiler İsa(as)’ın çarmıha gerilmesine sebep olan topluluktur. Bu sebeple ilah dedikleri kişinin çarmıha gerilmesine sebep olmalarından dolayı Yahudiler büyük bir düşmanlığı çekmiş olmalıydı. Ama sinsi Yahudiler bu işi çok iyi çözmüşler: Kilisenin kurucusu havari Aziz Piyer “Kardeşlerim biliyorum siz İsa’yı bilerek ele vermediniz. Mesih İsa’nın ıstırap çekmesi lazımdı.” H. İsa as kitaba göre diyor ki: Kim beni takip etmek istiyorsa nefsini kırsın, haçını alsın ve benim yolumdan yürüsün. Nefsini kırmak ve onun yolundan yürümeyi anladım da haç alınınca ne faydası oluyor? Dinin hedeflerinden en büyüğü, putları ve nesneleri kutsamayı kaldırmaktır. Gelelim Kutsal sırlara. Kilise, Mesih’in lütuflarını kutsal sırlar vasıtasıyla dağıtmaktaydı deniyor. Bunlardan ilki vaftizdir. Vaftiz olan insan şeytanın kölesi olmaktan kurtulur, asli ve her türlü günahtan temizlenmiş olur. Bundan başka en önemlisi Allah’ın manevi oğlu, İsa’nın kardeşi ve kilisenin evladı olur. Bir insan vaftiz olduktan sonra Allaha peder demek lütfunu kazanıyor. İkinci kutsal sır kuvvetlendirme. Bunda da papazlar, özel bir yağla çocuğun alnına haç işareti yaparlar ve dua ederler. Bu sayede Mesih bu çocuğa lütfunu verir. Üçüncü kutsal sır kutsal kurban sırrıdır. İsa as demiş ki: “benim vücudum gerçekten bir gıda, kanım ise bir içkidir. Kim ki vücudumu yer ve kanımı alırsa bana bağlı kalır ve ben de onunla beraber olurum.” Tutuklanmadan önceki son akşam yemeğinde eline ekmek alır ve der: “alın bunu yiyin, bu benim vücudumdur. Sonra şarap kadehini alır ve der: “Alın bundan için, zira bu benim kanımdır, bütün insanlar uğruna dökülmüş kanımdır.” Sonra “ bunu her yaptığınızda beni anın” der. Yazar diyor ki, “ekmek gerçekten İsa’nın vücudu, şarap kanı olmuştu. Biz de Mesih’in kurbanına(kendini insanlığın günahı için kurban etmesine) bu kurbanı yiyerek katılacağız.” Biz kurban bayramında koyun, dana yerken, onlar inandıkları ilahlarının etini ve kanını yiyorlar. Yazar sayfa 90’da diyor ki: Ekmek ve şarap Mesih’in vücudu ve kanı olduğu için Mesih onlarda gerçekten tam ve mevcuttur. Kurbanı yemeden bir saat önce de yemek yenmeyecek ve alkollü içkiler içilmeyecek deniyor. Alkol alınmıyor fakat kurbanda da alkollü içecek içiliyor. İçki gibi zararları malum olan bir içeceğin ibadet mahiyetine getirilmesi, dinin tesis etmeye çalıştığı düzenle ne kadar bağdaştığını da takdirlerinize bırakıyorum. Gelelim Hristiyanlığın en büyük çıkmazlarından biri olan İtirafa. Mesih, dünyanın sonuna kalmadan günahlarımızı affettirmek çaresini itiraf kutsal sırrı ile sağladı ve havarilere dedi ki: “Kimin günahlarını affederseniz affedilecekler, affetmezseniz affedilmeyecekler. Böylece günahları affetmek kudret ve yetkisini havarilere, havariler de episkopos, Episkopos’lar da papazlara devretti. Bunun için papazlar günahları affedebilmektedirler. Günahları itiraf etmek ve affettirmek için papazın önünde diz çöktüğümüzde; Mesih İsa’nın önünde diz çöktüğümüzü, Ona günahlarımızı itiraf ettiğimizi ve affedildiğimizi düşünmeliyiz. Papazın önünde diz çökülür ve denir: “Pederim, beni affedin, çünkü çok günah işledim” ve işlediği bütün AĞIR GÜHAHLARI, istenirse hafif günahları da HİÇBİR ŞEY SAKLAMADAN itiraf eder. Papaz da af eden kutsal sözleri okur ve günahlar affedilmiş olur. Bundan eminiz. Bu maddede itiraf olgusunu eleştirmek istiyorum: Kim ister bir günahına başkasını ortak etmek? Hepimiz insanız ve günahlarımız, kusurlarımız var. Madem baba ve oğlu var, onlar ilahsa her şeyi bilir, gizliden haberdardırlar, aksi halde ilah da olamazlar. Onların bilmesi neden yetmiyor? Gidip ilah olmayan, kendisi de günahlı, kusurlu biri olan bir papaza anlatmak mantıklı mıdır? Peki, papaz nasıl olunur biliyor musunuz? Sayfa 99’da o da yazıyor: Vaftiz olan herkes papaz olabilir. Diğer şartlar şunlardır: Dindar, doğru, imanlı, sorumluluk sahibi, okumuş, bilgili ve 24 yaşını bitirmiş olmak. Şu halde, bağışlanmak, hiçbir ilahi vasfı olmayan bir insana itiraf etme şartına neden bağlanmıştır? Papazın günahlarımı aleyhime kullanıp kullanmayacağını ben nereden bilebilirim? Belki de adam gidip siaeye(CIA) bilgi verecek :). İslam'da ise günahları kimseye itiraf etmek zorunluluğu yoktur. Pişmanlık dahi İslam'da tövbedir. Son madde de boşanma ile ilgili. Katolik kilisesi boşanmaya onay vermiyor. Onları ancak ölüm ayırabilir deniyor. Oysa boşanma da belirli şartlarda doğal bir haktır. Bu hakkın insanların elinden alınması mantıklı değildir ve kuralın ilahi olmadığının ispatıdır.
İnandığımız Dini Hakikatler
İnandığımız Dini HakikatlerAntun Goral · Güler Basımevi · 19701 okunma
··
600 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.