Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

68 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bana aşkı gerçek anlamda hissettiren bir kitaptı. İnce bir kitap olmasına rağmen her sayfada aşk adına derin ve düşündürücü cümleler kurulmuştu ve bazı cümleler beni içinde bulunduğum andan çekip boşluğa bırakmıştı. O boşlukta düşündüm. Aşk bu kadar kuvvetli bir duygu muydu da adı bilinmeyen kadın, bilinen adam için bu kadar acıya göğüs gererken hala sevdiği adamı düşünüyordu? Tek taraflı ama her iki tarafa da fazlasıyla yetecek bir aşka ev sahipliği yapan bilinmeyen aşık, kalbi tarafından yeterince bilinen sevdiği adam onu tanısın diye hep küçük bir umuda gebeydi. Çocukken, genç kızken ve sevdiği adamın haberi olmayan evladına annelik yaparken bile hep bir umudu vardı. Sevdiği adam tarafından hatırlanmak, onun için duygularına karşılık verilmesinden çok daha önemliydi. Şimdi anlıyorum ki hatırlanmak kelimesinin onun için bu kadar önemli olmasının nedeni: Sevdiği adamda unutulmayacak bir iz bırakma düşüncesinden kaynaklanıyordu. Her açıdan sevdiği adamı düşünüyor, onun için kendi acılarını görmezden geliyordu. Onu gözünde çok kutsamıştı ve zihninde asla ama asla başka bir aşka yelken açma düşüncesi oluşmuyordu. Eylemleri, çocuğu için yaptıkları bunun aksi gibi gözükse de kalbine hep sadık kaldı ve sadece kalbinde tek bir adamı yaşattı. Ölümünün bile onu üzmeyeceği düşüncesine sarılıp mutlu olan bir kadındı. Böyle şeylere bile onun açısından bakan ve aşkı sonuna kadar içinde yaşatan bir duyguyu daha iyi nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Bundan sonrası spoi olabilir:) Öyle bir sevmişti ki, adamın doğum gününü bayram günü bellemiş ve isimsiz bir şekilde beyaz gül göndermeyi kendine görev bilmişti. Beyaz gülün mantığı da sevdiği adamın ilk geceden, ilk yakınlaşmadan sonra mavi vazosundan verdiği dört adet beyaz gülden geliyordu. Belki de hayatı boyunca aldığı en anlamlı ve en özel hediye olduğu için sevdiği adamın doğum gününde ona bu şekilde mesaj vermek istiyordu. Ya da ona gelen ilk hediyeyle sevdiği adama gitmek istiyordu ama bence yine en güzel düşünce sevdiği adam tarafından hatırlanma düşüncesiydi. Mektuplar bittikten sonra sevilen adamın boş vazoya bakması ve o an aklından geçen düşünceler beni bir hayli duygu açısından etkiledi. “O sırada bakışları önünde, yazı masasının üstünde duran mavi vazoya takıldı. Vazo boştu, yıllardan beri bir yaş gününde ilk defa boştu.” Belki de kitabı duygu içinde çok yaşadığım için benim için anlam kazandı bilmiyorum ama kesinlikle okumaya değecek bir kitap. Fazlasıyla hüzünlü, fazlasıyla düşündürücü. Kadının kırgınlığını cümlelerde net bir şekilde hissetmek insanın içinde burukluk yaratıyor ama o burukluğa rağmen dudak kıvrımlarınıza içten bir tebessüm oturuyor. Okuyacaklara iyi okumalar dilerim:)
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022223,8bin okunma
·
151 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.