Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

200 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
#giordanobruno İtalyan filozof Bruno soylu bir ailenin çocuğu olarak 1548 yılında İtalya'nın Nola kasabasında dünyaya geldi. On dört yaşındayken Dominiken tarikatına girdi. Kopernikus sistemi ile tanışınca, Bruno tarikat mensubu bir kişi olmaktan sıyrıldı ve buna bağlı olarak Hristiyan inancıyla arasındaki bütün bağları koparttı. Kiliseye karşı bir sistem içinde yer aldığından din sapkınlığı ile suçlandı. Engizisyon baskısından kurtulmak için Roma'ya ve ardından Kuzey İtalya'ya kaçtı. Gitttiği her yerde düşünceleri nedeniyle #aforoz edildi. Dinsizlik ile suçlandığı için hiçbir yerde kalıcı olarak yaşayamadı, sürekli gezdi. Cenevre'ye geçti, ardından Güney Fransa, Paris ve Londra'da devam etti yaşamına. 1582 yılında Sorbonne Üniversitesinde bir kürsü elde etti. Londra'da yapıtlarının bir bölümünü bastırdı. Londra'dan kısa bir süreliğine yine Paris'e geçen Bruno, bu defa da Almanya'ya gitti ve eserlerini yayımlatma çabalarını sürdürdü. Daha sonra Zürih'e geçen Bruno, bir İtalyan aristokrat tarafından Venedik'e davet edilince bu daveti kabul etti. Burada Galileo Galilei ile tanıştı. Ama Mocenigo adlı bir aristokratla çatışınca, onun tarafından Engizisyon'a teslim edildi. Ona, düşüncelerinden vazgeçmesi ve sonsuz evren görüşünün din sapkınlığı olduğunu kabul etmesi durumunda kilise tarafından affedileceği söylendi. Ama o, gördüğü bütün işkencelere karşın, görüşlerinden taviz vermedi ve ölüme mahkûm edildi. 17 Şubat 1600'de canavarca hislerle Roma'da Campo di Fiori'de kitaplarıyla birlikte yakılır. Kilise, onu dinsel sapmaları yüzünden değil, sonsuz evren felsefesi ve güneş—merkezli Kopernikçiliği savunduğu için yaktı. Dinsel olsun olmasın ilkçağda evren ikiye ayrılıyordu. Yeryüzü insanların, gökyüzü tanrıların bölgesiydi. #metafizikvedin Hristiyanlık dinsel inancı ile Yunan metafiziğini birleştirip #skolastik dediğimiz dogmaları(güneşin dünya çevresinde döndüğünü, yıldızların birer tanrısal varlık olduğunu) ortaya koyan kilise babalarıdır. Hristiyanlıkta bu dogmalara inanmak bir zorunluluktur. Elbette bu yanlış görüş Batı dünyası tarafından Skolastizmin son dönemiyle, Rönesans arasında aşmasını bilmiş, aydınlanmanın yolunu açmıştır. Kopernik, Bruno, Galilei, Campenella gibi düşünürler, Kilisenin öğretisine bağlı kalmamışlar, Kilisenin dogmalarıyla çatışmayı göze almışlar, bu yanlışlıkları düzeltmişler, aydınlatmayı başlatmışlardır. Yaradılış üzerine Tevrat'tan yapılan alıntılara göre #gündüzvegece #yervegök birbirinden ayrıdır. Giordano Bruno, Yer-Gök ayrımına başkaldırınca, hepsinin aynı tözden varolduğunu söyleyince Kilise'nin kendine mal ettiği göklerin bozulmaz töz kavramı gerçekliğini yitiriyor. Bruno, "yaratılış" kavramını da değiştirir. Ona göre, İbrani dinlerinde olduğu gibi bir yanda (göklerin üstünde) #yaratanbirtanrı, öte yanda da #yaratılmışbirevren yoktur. Bunun ikisi birbirinden ayrılmaz. Bütün bu yanlışlıklar, Rönesans'ta Kopernik'le sonra onun savunuculuğunu yapan, evrenin yapısını Yer-Gök ayrımı yapmadan, bütün olarak ele alan Bruno ile düzeltilecektir. Bruno yanıp küle dönüşürken esasında yok olan eskilerin yanlış inançlarıdır. Sokrates ve sonra Bruno kendilerine dayatılan ve kendilerince doğru olmayan düşünceleri ölümleri pahasına reddetmişlerdir. Sokrates yargılandığı sırada şöyle cevap verir: "... sizlerin istediği gibi konuşup yaşamaktansa kendim gibi konuşup ölmeyi yeğlerim." Bruno'da Sokrates gibi ölmeyi yeğler, ama onun kadar kolay benimsemez. Sokrates hep kendi ülkesinde ve dostları ile yaşarken, #bruno 28 yaşında manastırdan kaçtıktan sonra dolaşmak zorunda kalır. Sürekli düşmanca ortamlarda bulunur, özel yaşamı olmaz, ona sürekli kötü davranılır. Yazdığı kitaplara ve yararlandığı kaynaklara bakılırsa hep kitaplarla yaşadığı söylenebilir. Yalnızca kendi mantığıyla, kendi sağduyusuyla hareket etmez. Temel bilimlerden hareket eder. Bu anlamda tam çağdaş bir düşünürdür. O kendi bilgisinin doğruluğuna güvenir. Bruno'nun çok üstün yetenekli bir insan olduğu artık su götürmez bir gerçekti. İsteseydi önemli bir din adamı olur, canının istediği gibi dünya saltanatı sürer, öldükten sonra cennete gitme umudu taşırdı. Ama o, #sonsuzlukbudünyada diye düşünüyor, öte yandan insana sonsuzluk duygusu kazandırıyor. #hüsenportakal ın sunuşu ve çevirisiyle ve #micheldecastelnau çizimleriyle, şiirler ve diyaloglarla bezenmiş bir eser okudum.
Küllerin Şöleni
Küllerin ŞöleniGiordano Bruno · Cem Yayınevi · 2020148 okunma
·
340 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.