Evrendeki fiziksel sınırların başında ışık
hızı geliyor. Işık hızını aşmamızın bir yolu
yok. Görünen o ki bunu teknoloji çok gelişse de
örneğin 1000 yıl sonra da başaramayacağız. Çünkü bu hızı aşmamız ciddi paradokslara yol
açabilir ve evren bu tür çatışmalardan
hoşlanmıyor. Diğer taraftan amacımız
kozmik mesafeleri aşmaksa bunun için
ışık hızını aşmak yerine başka “kısa yollar”
en azından teorik olarak şu anda mevcut.
Bunların pratikte hayata geçmesi uzak
gelecekte mümkün olabilir. Yani bilim ve
teknoloji sayesinde uzak gelecekte ışıkyılı
mertebesindeki mesafelere ulaşmamız
imkânsız değil.
Diğer yandan matematik için “evrenin dili”
denmesi boşuna değil. Einstein’ın da farklı
şekillerde dile getirdiği gibi matematik,
varoluşun dokusundaki örüntüleri
açıklama konusunda harika bir araç.
Kuantum ölçeğinde bu alanda yaşadığımız
bazı tutarsızlıklar olsa da yakın gelecekte
bu gizemin de aydınlanacağını varsaymak
mümkün.
Hubble Uzay Teleskobu’nun bize ne kadar
büyük kazanımlar sağladığı ve bilimi ne
kadar ileri taşıdığı herkesçe kabul edilen
bir gerçek. Kısa bir süre önce fırlatılan
Webb Uzay Teleskobu için de aynı şeyi
düşünmememiz için hiçbir sebep yok.
En yeni teknolojiyle üretilen ama daha
önemlisi bize Hubble’ın gösteremediklerini
gösterecek olan James Webb’in sağladığı
gözlem verileri ve matematiğin yardımı
sayesinde, önümüzdeki 5 yıl içinde
kozmosta bize yeni kapıların açılacağını
söyleyebiliriz.