Tefelsüf: (ﺗﻔﻠﺴﻒ) i. (Ar. felsefe’den tefelsuf) Filozoflaşma, filozof gibi sözler söyleme
~Zeka tefelsüfe mâildi: Zeka filozoflaşmaya, filozof gibi hareket etmeye maildi, eğilimliydi.
Neşide:
(ﻧﺸﻴﺪﻩ) i. (Ar. neşіde)
1. Şiir, manzûme. 2. Mûsikî parçası, nağme, ezgi.
Sünûh:
(ﺳﻨﻮﺡ) i. (Ar. sunūḥ) Akla, hatıra gelme, içe doğma.
ѻ Sünuh etmek (eylemek): Akla, hatıra gelmek, içe doğmak
Mülhim:
(ﻣﻠﻬﻢ) sıf. ve i. (Ar. ilhām “kalbine telkin etmek”ten mulhim) İlham eden (kimse veya şey):
Enmuzeç:
(ﺍﻧﻤﻮﺫﺝ) i. (Fars. numūde “görülmüş, gösterilmiş”in Arapçalaşmış şekli enmūzec)
1. Örnek, numûne, misal. 2. Bir cinsin ana vasıflarını kendinde topladığı için örnek kabul edilen şey veya kimse [XIX. yüzyılda tip karşılığı olarak kullanılmıştır]
~Enmuzec-i latife: En güzel örnek, temsil.
Meşhûn:
(ﻣﺸﺤﻮﻥ) sıf. (Ar. şaḥn “doldurmak”tan meşḥūn) Dolu, dopdolu, memlû, mâlâmal.
Câmid:
(ﺟﺎﻣﺪ) sıf. (Ar. cumūd “donmak”tan cāmid)
1. Cansız
Şu'un:
(ﺷﺌﻮﻥ) i. (Ar. şe’n “iş, durum”un çoğul şeklişu’ūn) İşler, olan şeyler, olaylar, hâdiseler
Aferin:
(ﺁﻓﺮﻳﻦ) sıf. (Fars. āferіden “yaratmak”tan āferіn)Sonuna geldiği kelimelere “yaratan, yaratıcı” anlamı katarak Farsça usûlüyle birleşik sıfatlar yapar
*rûh-u şû'ün-âferîn-i hilkattir: Şeylere yaratılışın özünü bahşeden (?)
Mül'im:
(ﻣﻮﺌﻟﻢ) sıf. (Ar. іlām “elem vermek”ten mu’lim) Üzen, üzücü, elem ve keder verici)
Mübkî:(ﻣﺒﻜﻰ) sıf. (Ar. ibkā’ “ağlatmak”tan mubkі) Ağlatan, ağlatıcı)
Bühtân:
(ﺑﻬﺘﺎﻥ) i. (Ar. buhtān) Bir kimseyi yapmadığı bir şeyi yapmış olmakla itham etme, iftirâ:.
Ber-mutad:
(ﺑﺮﻣﻌﺘﺎﺩ) zf. (Fars. ber- “üzere” ve Ar. mu‘tād“alışılmış” ile ber-mu‘tād) Âdet olduğu üzere, alışıldığı gibi, her zamanki gibi
mâlî: (ﻣﺎﻟﻰ) sıf. (Fars. mālі “çok, bol”) Dolu, memlû.
Nahun:
(ﻧﺎﺧﻦ) i. (Fars. nāḫun) Tırnak
~Şikâr-ı Nâhun-ı Tenkid: Tenkidin pençelerinin avı olma.
Sânihât:
ﺳﺎﻧﺤﺎﺕ) i. (Ar. sāniḥa’nın çoğul eki -āt almış şeklisāniḥāt) Birden zihne doğan şeyler:)
Meyan:
(ﻣﻴﺎﻥ) i. (Fars. miyān)
1. Ara, orta, vasat.
~Felsefe hûlyâları miyânında: Felsefe hayallerinin, hulyalarının ortasında, arasında.
Ma-hasal:
(ﻣﺎﺣﺼﻞ) i. (Ar. mā “şey” ve ḥaṣale > ḥaṣal “hâsıl oldu” ile mā-ḥaṣal)
1. Hâsıl olan, meydana gelen, elde edilen şey, sonuç, netîce.