Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

192 syf.
8/10 puan verdi
Öncelikle kitabın oldukça akıcı olduğunu söyleyebilirim. İsminden de anlaşıldığı gibi yazarın incelediği temel şey, korku. Kitapta birçok değişik isimden alıntılar, sayısal veriler, yapılan araştırmalar vb. görmek mümkün. Korkuyu o kadar derinlemesine ve detaylı bir şekilde incelemiş ki, gerçekten kitabın ciddi bir araştırma ürünü olduğunu her satırda hissediyorsunuz. Korkunun evrimsel bir fenomen olarak ortaya çıktığını düşünür. Hatta bu korkunun bizim hayatta kalmamıza ve ürememize yardımcı olduğunu da söyler. Bu anlamda bir korkuyu doğal görebiliriz. Ortada gerçekten korkulacak, somut bir nesne vardır ve bizler de refleks olarak bu nesneden kaçınırız. Fakat yazarın incelediği korku türü, daha çok gerçekleşmesi çok düşük ihtimal olan tehlikelere karşı tutunduğumuz tavırla ilgilidir. Bu tavrı sergilememizdeki sebepte medya ve iktidarın rolünü inceler. Korku öyle bir şeydir ki bulaşıcıdır. Birisi bir şey veya durumdan korktuğunda, bu korku yayılmaya başlar. O kadar yayılır ki, korku insanlarda artık bir alışkanlık haline gelir. İçinde bulunduğumuz kültürdeki korkuyu, düşük yoğunluklu korku olarak tanımlar. Yani olma olasılığı az, içinde belirsizlik olan ama bir gün başımıza gelme ihtimali de bulunan korku türü. Bu korku yüzünden de dünyayı güvenli bulmadığımızı söyler. Örneğin bindiğimiz bir uçakta her an birisi uçağı kaçırabilir veya uçak arıza verip düşebilir. Bu ihtimalle yılda ölenlerin sayısı, araba kazasında ölenlerin sayısının belki de çok çok az altındadır. Ama araçlarımız sürekli aranmazken, bindiğimiz uçaklarda kemerlerimize kadar aranırız. Korkularımıza sebep olan bir diğer şey, olası riskler ve bizim felaket senaryolarına psikolojik olarak daha çok yönelmemizdir. 11 Eylül saldırılarından sonra uçmaktan korkan ve bunu risk olarak gören insanların araçlarını tercih ettiğini ama bunun aksine daha fazla ölümlere sebep olduğunu söyler. Potansiyel tehlike diye gördüğümüz birçok şey de aslında ciddi bir tehlike olmadığını, birçok örnek ve istatistiki bilgilerle de destekler. İşte bu noktada da medyanın rolü fazladır ona göre. Çünkü medya her zaman izlenebilmek veya okunabilmek için kurbanlara ihtiyaç duyar. Bir olayı ne kadar dramatize edip verirlerse, izleyici veya okuyucu o kadar fazla dikkat kesilecektir. Her şeyi tehlikeli görmek veya bazen tedbir için aldığımız önlemler gerçekten doğru mu? Yazara göre değil. Buna da DDT örneğinden yola çıkıp örnek verir. İnsan sağlığına zararlı diye yasaklanan DDT; sivrisinek çoğalımına sebep olmuş, sıtma artmış ve sonuçta daha fazla ölüm meydana gelmiştir. Faydalandığımız birçok yeniliğin, tedbir ilkesine başvurulsaydı hiç bulunamayacağını söyler. Korku bazen cezbedicidir der. Bunun örneklerini sinema filmlerinde veya ekstrem sporlarda görebiliriz. Peki bizler deli miyiz? Bunu neden kendimize yapıyoruz? Korkuya belli bir mesafeden baktığımız sürece bunun bize zevk verdiğini düşünür. Mesela sinema filminde eğer beni çok rahatsız ederse, onu durdurabilir. Böylece korku hissini hiçbir yara almadan yaşayabilirim. Korku unsurunu medya kadar iktidarlarında kullandığına dikkat çeker. Mesela bizler bilmediğimiz bir kültürden korkarız. Ortak bir korku da ortak bir dayanışma yaratır. Bu bakımdan korkunun gruplar üzerinde bütünleştirici bir etkisi olduğunu fakat diğer gruplara da düşmanca bir etkisini olduğunu söyler. ABD-Irak savaşının analizleri üzerinden, toplumda ortak bir korku yaratarak, iktidarın halkın üzerindeki baskısını arttırdığını söyler. Böylece korku, bir bakımdan denetim ve iktidarın yerini sağlamlaştırma haline de gelmiştir. Peki asıl sor şu ki; ne yapmalıyız? Yazara göre birbirimize güvenmeliyiz. Fakat bu kısımda güveni iki kısma ayırır. Budalaca güven dediği şey, birinin sahip olduğu daha üstün bilgi karşısında riski gözardı ettiğimizde söz konusu olam güven. Yani eleştiriye kapalı bir güven. Öte yandan ekilmesi, işlenmesi gerek güven dediği yansıtılmış güven. Bu güven daima riskin farkındalığı ile iç içe olan ve hep bir güvensizlik izi taşıyan bir güvendir. Bu güven ise sınırlı ve koşulludur. Güveni varolmamız için gerekli bir şart olarak görür. Genel olarak toparlarsam, yazar korkunun hem olumlu, hem olumsuz yönlerine değinmiş. Korkunun nasıl meydana geldiğini, hayatımıza nasıl bir yön çizdiğini, iktidar ve medyanın korku politikalarını derinlemesine incelemiş. Hayali veya olasılığı düşük tehlikelerin ürkütücülüğüne kapılmamamız gerektiğini söylemiştir. Herkese keyifli okumalar
Korkunun Felsefesi
Korkunun FelsefesiLars Svendsen · Redingot Yayınevi · 2017165 okunma
·
117 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.