Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

472 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Marco Polo İncelemesi
Eser Marco Polo'nun hayatının yanı sıra, popüler bir konu olan Marco Polo'nun eseri olan Seyahatler'in bir eleştirisi doğru olan ve olmayan kısımları da anlatmaktadır. Ayrıca neden Marco Polo eserini süslü bir dille yazdığını eserinde Rustichello'nun etkisini de anlatmaktadır. Fakat yazarın vardığı sonuç Marco Polo'nun bu seyahati yapıp Kubilay Han ile tanıştığı ve Kubilay Han'ın hizmetinde çalıştığıdır. Yani bütün romantik unsurlara rağmen Marco Polo gerçekçi bir şekilde yaptım dediği pek çok şeyi yapmıştır. Çünkü bazı hususlar var ki eğer Marco orada bulunmadıysan bunların olduğundan haberdar olamazdı der kısaca yazarımız. Şahsım adına eseri çok beğendim, hem bir Avrupalının gözünden dönem Dünyasına bakabiliyor hem de yazarın iliştirdiği notlar ile neyin doğru neyin efsane olduğunu ayırt edebiliyorsunuz. Zaten eğer biraz tarih okumanız varsa Polo'nun hatalarını rahat bir şekilde ayırt edebiliyorsunuz. Marco Polo 1. Bölüm: Venedik ve Polo Ailesi Ticarete dayalı, gelişen bir şehir devleti olan Venedik, On Üçüncü Yüzyıl Avrupa’sında en önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biriydi. Zorba Cenevizli rakipleri ile Arap yağmacıların yinelenen şiddetli saldırılarına karşı şehri canhıraş bir şekilde savunan güçlü donanması sayesinde ekonomisi büyüdü. Venedik'in küçük, sıkışık, lagün ve düşmanlarla çevrili coğrafi yapısı, Venedik halkı arasında dava arkadaşlığı duygusu yaratmıştı. “Venediklilerin fiilen çok sınırlı bir alana hapsedilişi” der tarihçi John Julius Norwich, “içlerinde benzersiz bir bağlılık ve işbirliği ruhu yaratmıştı üstelik sadece ulusal kriz anlarında değil, daha etkileyici şekilde günlük işlerini hallederken de. Venedik’in zengin tüccar aristokrasisi içinde herkes birbirini tanır, bu yakın ahbaplık, diğer şehirlerde nadiren aile çevresi dışına çıkan türde bir güvene yol açardı.” Bu sebeple Venedikliler etkin ve kapsamlı bir iş idaresi sistemi kurdular. Bu ticaret sistemi Avrupa’nın en gelişmiş ticari sistemiydi. Zaten Venedik’de neredeyse her vatandaş ticaretle meşguldü. Riskler büyük olsa bile hayallerin ötesine geçen para kazanma hırsı hemen herkesi ticaret yapmaya ikna etmişti. Vendik’li tacirler bugünkü gibi standart döviz kurlarının yokluğunda, çeşitli madeni paralarının değerini belirlemek için akla gelen bütün stratejileri deniyorlardı. Gümüş ve Altın oranlarına bakılarak paralara değer verilmeye çalışılıyor, Polo ailesi gibi bazı tüccarlar ise yakut ve safir yada inci gibi değerli taşlar ile bu karışıklıktan kaçmaya çalışıyorlardı. Venedik bu karmaşık ve tuhaf finansal ihtiyaçlarını karşılamak için Batı Avrupa’daki en gelişmiş bankacılık sistemini geliştirdi. Avrupa kıtasında mevduat bankalarının kökeni orasıydı. 1156 yılında Venedik Cumhuriyeti antikçağdan beri kamu borçlanmasına başvuran ilk bankacılık kanunlarını da yine ilk Venedik çıkardı. Venedik bu yenilikler sayesinde Avrupa’daki en gelişmiş ticari uygulamalara sahip oldu. Marco Polo gibi Ortaçağ’ın zor şartları altında büyük bir cüretkarlıkla bütün Asya’yı gezen bir seyyah ve tüccar için Venedik’ten daha doğru bir millet olamazdı. Kökenlerine dair tam bir fikir birliği bulunmaya Polo ailesi, Venedik’te saygı duyulan varlıklı bir aileydi. Fakat ailenin adının arşivlerde ilk geçişi 971 yılında Domenico Polo adlı bir Venediklidir. Sonrasında ailenin adı arşivlerde sık sık geçer. Marco Polo’nun büyükbabası Andrea Polo’nun Maffeo, Marco ve Nicolo olmak üzere üç oğlu vardı. Nicolo Polo Marco Polo’nun babasıdır. Nicolo ve Mafeo kardeşler 1253 yılında doğuya yapacakları geniş çaplı bir seyahat için evlerinden ayrıldılar. Fakat Nicolo Polo geride bıraktığı karısının hamile olduğunu bilmişyordu. 1254 yılında Marco Polo doğdu. Nicolo Ve Mafeo Kardeşlerin Asya Seyahati Kardeşlerin ilk durağı zaten ailenin bir ticari şubesinin bulunduğu Konstantinopolis şehriydi. Orada huzurla altı yıl ticaret yapacaklardı. Fakat süre zarfında Konstantinopolis’in Latin İmparatorluğu ekonomik olarak darboğaza girmiş ve şehirde isyanlar patlak vermişti. Bu sebeple Nicolo ve Mafeo kardeşler şehirden ayrılmaya karar vererek Kırım’ın Sudak kentine gittiler. Fakat orada işleri pek istedikleri gibi gitmiyordu. Bu sebeple kardeşler yurtları Venedik'e dönmeyi isteseler de maalesef istikrarsızlaşan ticaret yolları onları batıya gitmeye korkutmuştu. Batı’nın ticari yollarının aksine Doğu’da Moğolların büyük devleti bir çok savaş ve yıkımdan sonra Kubilay Han’ın önderliğinde tüccarlara güvenlik ve kar vaat ediyordu. Cengiz Han’ın önderliğinde dehşet saçan Moğollar Kubilay Han liderliği eline aldığında yerini sükunet ve güvenliğe bırakmıştı. Bu sebeple Polo kardeşler Doğu’ya hareket etmeye karar verdiler. İlk durakları Berke Han’ın topraklarıydı. Topraklarına gelen bu Venedik asillerini mümkün olan en iyi şekilde misafir eden Berke Han misafirlerinin getirdikleri hediyelerin iki katını onlara geri verdi. Burada da bir yıl kadar ticaret yapan kardeşler ansızın Berke Han ile Hülagü Han arasında patlak veren savaş sebebiyle bugün Özbekistan sınırları içerisinde kalan Buhara kentine hareket etti. Bu şehir dönem Asya’sının en gelişmiş ve zengin şehirlerinden biriydi ve Baharat, İpek ve fildişi gibi malların ticareti sayesinde ekonomisi büyümüştü. Fakat şehrin surlarının ötesinde Moğollar arasında savaş boruları çalıyor ve bu da ipek yolunu güvensiz hale getiriyordu. Bu sebeple kardeşler üç yıl burada kalarak ticaretle meşgul oldu. Burada geçirdikleri sürede Polo kardeşler mühim ve önemli bir şahsiyetle karşılaştılar. Bu kişi Hülagü Han’ın Kubilay Han’a gönderdiği elçiydi. Polo kardeşler günlerini elçi ile sohbet ederek onun güvenini ve saygısını kazandılar. Bunun üzerine elçi onunla birlikte Kubilay Han’ın sarayına gelmeye davet etti. Çünkü Han yeni milletlerden ve dinlerden insanlarla tanışmaktan hoşlana hoşgürülü ve açık görüşlü biriydi. Bunun üzerine kardeşler teklifi kabul etti ve birlikte Kubilay Han’ın ülkesine yolculuk başladı ve tam bir yıl sürdü. Moğol başkenti Hanbalık tam bir ticaret merkeziydi. Moğollar ticarete hem Çinlilerin sayı üstünlüğü yok etmek hem de bu yolla gelir elde etmek için büyük önem veriyorlardı. Polo kardeşler o döneme kadar Kubilay Han’ı ve Moğoları barbar ve vahşi olarak duymuşlardı ve gördükleri manzara onları fazlasıyla şaşırtacaktı. Bu düşünceler ile Kubilay Han ile tanıştılar. Kubilay Han ile ilgili her şey onları şaşırttı: Detaycı nezaketi, İtalya’ya ve Hristiyanlığa olan merakı ve işle ilgili yeni fikirlere açık oluşu. Ayrıca Kubilay Han da kendi adına, farklı bir kültürün bu iki temsilcisinin kendi dilini konuşabilmesinden memnundu. Kubilay Han Polo kardeşlerden bilgi alıp onlarla yakın bir ilişki kurar kurmaz, Nicolo ve Mafeo'yu çift taraflı temsilci olarak görevlendirmeye karar verdi.; bundan böyle kendisinin Batı ve özellikle Papalık elçileri olarak hizmet edeceklerdi. Hazırlanan mektupların yanında Han Papadan Hristiyanlık ile ilgili bilgili 100 rahip istedi. Ayrıca İsa’nın mezarı olduğuna inanılan Kudus'teki yerden bir miktar kandil yağı. Kubilay elçilerinin güvenli seyahat garantisi olan dönem Moğolları tarafından sık sık kullanılan altından pasaportlar hazırlattı. Bunun üzerine eskinin tüccarları şimdi elçi olmuş ve Papalığın bulunduğu Akka şehrine hareket etmişlerdi. 1269 yılında şehre ulaşan kardeşler maalesef Papa Dördüncü Clement’in birkaç ay önce öldüğünü ve henüz bir Papa seçilemediğini öğrendiler ve uzun bir süre daha da seçilemeyecekti. Çünkü bu seçim Papalık tarihindeki en uzun Papa seçimiydi. Bunun üzerine kardeşler neredeyse 16 yıldır görmedikleri vatanlarına dönüp Papa seçildiğinde görevlerine devam etmeye karar vererek yurtlarına geri döndüler. Vatanlarında onları ummadıkları sürprizler bekliyordu. Nicolo karısının öldüğünü öğrendi. Bundan daha şaşırtıcı olan ise geride 15 yaşındaki bir oğul bırakmış olmasıydı. Bu çocuk büyük gezgin ve yazdığı Marco Polo’nun seyahatleri adlı eseri ile hala hafızalarda bulunan Marco Polo idi. 3. Bölüm: Kubilay Han’a Gidiş Genç Marco artık babası ve amcasına katılarak henüz çok küçük bir yaşta büyük bir maceraya atılacaktır. 1271 yılında hala seçilemeyen Papa üzerine Pololar daha fazla beklemek istemedi ve Kubilayı olanlar hakkında bilgilendirmek için yola çıktı. İlk olarak Kudüs’e uğrayarak Papalık elçisi olan Picenzalı Teoboldo ile görüştüler. Ondan Kudüs’teki kutsal yağdan almak için izin istediler. Teoboldo isteklerini yerine getirerek Kubilay Han’a buradaki durumu anlatan bir mektup ile Poloları yolcu etti. 1 Eylül 1271’de kardinaller üç yıllık uzun görüşmelerin sonunda yeni Papa’yı seçmişti. Bu seçilen yeni Papa Teobaldo Visconti’den başkası değildi. Polo’lar bu haberi Ermenistan liman kenti Ayas’ta haber aldıklarında dostlarının Papa olmasına çok sevindiler. Fakat, bu haber görevlerini yerine getirmede yeni bir gecikmeye yol açacaktı çünkü yeni papa onları Akka’ya davet ediyordu. Pololar mecburen geri Akka’ya döndüler. Papa onları bir şölen ve ziyafet düzenleyerek karşıladı. Kubilay Han Pololar’dan 100 Hristiyan rahibi istemişti fakat Papa 10. Gregorius unvanını alan Teobaldo, büyük ihtimalle Moğolların Hristiyan olmasına fazla önem vermeyen bir Papa olduğundan dolayı biri Nicolau de Vicense diğeri Guilielme de Tripule olan iki rahip vermişti yanlarına. Kubilay Han’a dönmek için derhal yola koyulan Polo kafilesi yanlarına iki rahibi de alarak yola devam ettiler. Ermenistan içlerinden geçerken beliren bir tehlike sebebiyle iki rahip hayatlarından endişe ederek yola devam etmek istemedi. Bu kadar yol gelmişken daha fazla vakit kaybetmek istemeyen Pololar rahipleri orada bırakarak yola devam ettiler. Polo’lar bütün Asya’yı baştan başa ilerler. Marco Polo eseri Seyahatler’de güzergahta geçtikleri uğradıkları bölgelerden, şehirlerin mimari yapısı, ticaret malları ve halkların kültürel özelliklerinden bahsetmektedir. Eserinin ilk kısmı olan “Avrupa Kitabı” isimli bölüm kafilenin Akka şehrinden ayrılışından itibaren Kubilay Han'ın başkenti Hanbalık’a ulaşmalarına kadar geçenleri anlatmaktadır. Avrupa Kitabın’da Moğolların tarihinden de etraflıca bahsedilmesi bu bölümü ayrıca çok önemli hale getirmektedir. Marco Polo gibi bir Avrupa’lı tüccarın gözünden izlediğimiz Moğollar bilindiği kadar vahşi ve Barbar değildir. Marco için. Zaten 20 yıla yakın bir zaman Moğollar arasında yaşayan Marco artık bir Avrupalı değil hayata bir Moğol gibi bakmaya da alışmıştır. Öyle ki, eserinin bazı bölümlerinde Hristiyan olmayan herkesi Putperest ve kötü olarak anlatan Polo konu Moğollara gelince onların cesaret, erdem ve onur sahibi karakterli kişiler olarak anlatmıştır. Moğol savaşçıları hakkında Marco “Savaşta güvenilir ve muzaffer adamlardır. Son derece yiğit ve çok hırslıdırlar, hiç önemsemeden her türlü tehlikeye attıkları hayatlarını çok az umursarlar” diyerek hayranlığını belli etmiştir. Yolculuk Marco Polo’nun Buhara’da geçirdiği bir hastalık sebebiyle uzasa da tahmin edilen 1274 yılında Polo kafilesinin Hanbalık şehrine ulaştığı yönündedir. Han onları onurlandırdı ve onlar adına ziyafet vererek bunca zamandır ne yaptıklarını öğrenmek istedi şeklinde anlatsa da Marco. Han’ın istemesine rağmen gönderilmeyen Rahiplerin onu sinirlendirdiği de kayıtlara geçmiştir. Bazı tarihçilere göre Nicolo Polo bu sebeple oğlu Marco Polo’yu Kubilay Han’a hizmetçi olarak vermiştir. 4. Bölüm: Han’ın Latin Hizmetçisi Kubilay Han’ın onayını kazanmak genç Marco’nun hayatındaki dönüm noktasıydı; bundan böyle büyüklerinin gölgesinden çıkıp kendi başına bir adam olarak ortaya çıkacaktı. Hayat dolu, maceracı mizacı ile İmparatorluk ile mükemmel uyum yakaladı. Demek ki yeryüzündeki en büyük hükümdar olan Kubilay Han, bu batılı keskin zekalı çocukta umut görmüştü. Büyük Han’ın nüfuzu altında olan Marco tarihte hatırlanacak bir seyyaha dönüşmeye başlamıştı. İmparatorluğunun yönetiminde yabancılara görev ve sorumluluklar veren Kubilay Han, giderek Moğollar arasında en az Moğol olan hükümdar haline geldi. Moğollar onu sık sık Moğol alışkanlıklarını terk etmekle ce tüm yanları ile Çinlileşmekle suçluyorlardı. Devletin çeşitli görevlerinde Han Çinlilerin yanı sıra, Uygurlara, Müslümanlara ve Nasturi Hristiyanlara görevler vermekteydi. Hatta Kubilay ikinci oğlu ve veliaht prensine Çince bir isim olan Zhenjin ismini verdi. Yani Marco Polo gibi bir yabancıya devlet görevi vermek Kubilay Han’ın hükümdarlığında sıkça yaşanan bir durumdu. Marco tam 17 yıl bu Büyük Han’a hizmet edecekti. Han ona elçilik ve vergi tahsildarlığı gibi görevler verecek ve Marco’nun eşsiz gözlem gücüyle halkı ve ülkesi hakkındaki fikirlerinden faydalanıyordu. Marco eserinin Asya bölümünde Kubilay Han’a hizmet ettiği süre zarfında Çin hakkında yaptığı gözlemleri anlatır ve o süre zarfında yaşanan bazı önemli olayları olayların tanığı olmasa da duyduklarını nakleder. Kubilay Han’ın zenginliği Marco’yu çok şaşırtmıştır. Ona göre Kubilay Han Bütün Dünyanın en güçlü İmparatorudur. Marco’nun bu gözlemi tarihi olarak doğrulanabilir. Marco’nun aktardıklarına göre Kubilay Han’ın her yıl belirli günlerde düzenlediği şölen ve ziyafetlerde yiyip içilenin, dağıtılan kıyafetlerin, inciler ve çeşitli mücevheratın haddi hesabı yoktur. Ayrıca Kubilay halkına karşı oldukça cömert bir hükümdardı. Moğolların sosyal devleti, yönetimlerinin diğer yönleri gibi çok iyi örgütlenmişti. Zarara uğrayan , zor durumdaki aileler bu amaçla tayin edilen görevlilere bildirililerdi. Bu sayede devlet bu ailelere gıda ve kıyafet yardımı yapardı. Bütün bu mükemmel sosyal devleti sistemi, güç ve Kubilay Han’ın cömertliği Marco’yu Kubilaya hayran etmişti. Fakat Marco yıllar içerisinde Marco Çin’in önceki İmparatorlarının devleti yönetme biçimlerini öğrendikçe bu hayranlık giderek azalacaktı. Mesela Kubilay Han Song İmparatorluğu’nu fethetmeden önce İmparator Duzong Kubilay Han’ın yaptıklarını yapmasının yanı sıra gelişmiş bir yetimhane sistemi geliştirdi. İmparator Duzong devletinde çocuklarına bakmayan ailelerin ellerinden alır ve bu çocukları eğer çocuğu olmayan zengin bir aile varsa onlarıa verirdi. Eğer hiçbir aile tarafından evlat edinilmek istenmeyen bir çocuk varsa o çocukların meslek öğrenmeleri sağlanır ve evlenene kadar devlet tarafından masrafları karşılanırdı. Yıllar geçiyor Marco Polo Kubilay Han’ın elçisi yada vergi tahsildarı olarak Asya’yı dolaşıyordu. Han ile aralarındaki yakınlık Han’ın lordlarını kızdırıyor, bu sebeple Polo kıskanılan bir figür haline dönüşüyordu. Kubilay Han yaşlanmaya başlamıştı. Arka arkaya Japonya’ya iki başarısız askeri harekat düzenledi. Bu başarısızlıklar Moğolların rakipleri üzerindeki büyük bir korku aracı olan yenilmezlik algısını paramparça etti. Bu başarısızlık ve üstüne oğlu Zhenjin ve karısı Chabi’nin ölümü Han’ı psikolojik olarak yıktı. Han bunun üzerine bir de çok güvendiği Maliye Bakanı Ahmed’in aslında güvenilmez biri olduğunu öğrendi. Ahmed yıllarca rüşvet alarak devlet memurluğu görevi satmış, cinsel düşkünlüğü sebebiyle bir çok kadına tecavüz etmiş bir caniydi. Bu kişiden bıkan halk bir gün isyan ederek Ahmet’e suikast düzenleyerek öldürdü. Ahmet öldükten sonra yaptıklarının farkına varan Han Ahmet’in cesedeini çıkartırıp köpeklere parçalatmış fakat bunun ne önemi var ki? Resmi kayıtlara göre rüşvet alarak Ahmet’in devlet memuru yaptığı 714 kişi işten çıkarıldı. Bütün bu olaylar Han’ın zaten iyi olmayan psikolojik durumunu iyice yıpratmış Han’da çareyi çok fazla yemek yiyerek ve alkol içerek sorunlarını çözmeye çalışmış. 5. Bölüm: Son Görev ve Venedik'e Dönüşü Han’ın giderek yaşlandığını gören Polo’lar eğer Han ölmeden yurtlarına dönmezlerse geleceklerinden endişe eder hale gelmişlerdi. Bu sebeple dönmenin yolunu arar oldular. Fakat bu Latin’leri dost olarak gören Han ayrılmalarına bir türlü müsaade etmiyordu. Dönmek için aradıkları fırsat beklenmedik bir şekilde İran’dan gelecekti. İlhanlı hükümdarı Argun’un karısı olan Kraliçe Bolgana ölmüş. Kraliçe Bolgana Moğollar’da gelin almanın popüler olduğu bir klandan geldiğinden, İlhanlı Hükümdarı Argun Kubilay Han’dan bu klana mensup soylu bir kadının kendisine eş olarak gönderilmesini istedi. Kubilay Prenses Kököchin’i Argun Han’a eş olarak seçti. Han büyük bir kafile hazırladı ve soylu beylerinden üç kişiyi de seçerek kafileyi Argun’a gönderdi fakat çok geçmeden kara yolunun güvenilir olmadığı anlaşıldığından kafile geri dönmek zorunda kaldı. Bu sebeple Hint denizi üzerinden gidilmeliydi. Kubilay Han’ın Hint Denizi ile ilgili uzman tek Adamı Polo ailesi olduğundan gönülsüzce bu göreve Efendi Nicolo, Efendi Mafeo ve Efendi Marco’yu atadı. Polo’lar istediklerine kavuştular. Zorlu yolculuk bitip de Kubilay Han’a geri döneceklerine yeminler etseler de her iki taraf da bunun olmayacağını biliyordu. Marco Polo eserinde Han’ın sarayından ayrılışını şu ana kadar olan en önemli olay gibi görerek aktarır. Tabi bu görevde onun en önemli göreviydi. Kubilay Han, Polo’lara verdiği bu görevi Uluslararası bir diplomasi görevine dönüştürerek, Polo’ları aynı zamanda papaya, Fransa kralına, İngiltere kralına, İspanya kralına ve Avrupa’daki diğer krallara ulaştırılma üzere mektuplar verdi Bu olay 1292 yılında oluyordu. Marco Polo Moğol Sarayında tam 17 sene geçirmiş ve 21 yıldır vatanını görmemişti. Son dönemle Prenses Kököchin görevi daha da bir önem kazandı. Çünkü bu görev Marco Polo’nun Çin yıllıklarınca teyit edilen tek görevidir. Ayrıca, 1307 yılında çağın güvenilir tarihçisi Reşidüddin tarafından yazılan bir anlatımda da Prenses Kököchin ve ona eşlik eden üç elçiden bahseder. Fakat her iki kaynakta da üç elçinin isimlerinden bahsedilmez. O adadan yola çıktılar ve Hint denizinde zorlu bir 18 ay yolculuk yaptılar der, Marco Polo. Fakat bu zorluklardan pek de bahsedilmez. Bunun sebebi eserde bu kısmı anlatan bir bölümün kaybolduğunu düşündürür. Fakat Marco bu yolculukta kafilenin yarısının öldüğünden ama Prensesin ve Poloların hayatta kaldığını da söyler. Hayatta kalanların Argun Krallığına beklenmeyen gelişi rahatlama yerine şok yarattı. Bu uzak diyardaki meseleler, o üç elçi Kubilay Han’ın sarayına gitmek üzere yıllar önce ayrıldığından keskin değişimlere uğramıştı. Argun ölmüştü ve hükümdarlığı Gaykhatu adlı biri ele geçirmişti. Bunun üzerine hayatlarını tehlikeye attıkları Prensesi ne yapacaklarını bilemeyen Polo Ailesi en sonundu onu Argun’un oğlu Gazan’a vermeye karar verdi. Artık Büyük Han’a karşı tüm sorumluluklarını yerine getirdiklerine inanan Marco ve babası Nicolo ile Amcası Mafeo Venedik'e hareket etmek için İlhanlı Devletinden ayrıldı. Önce Trabzoa gittiler orada servetlerinin bir kısmını acı bir olayla eşkiyalara kaptıran Pololar, hızla Trabzondan ayrılarak önce Konstantinopolis’e, Kontantinopolis’ten Eğriboz’a ve Eğriboz’dan sonunda Venedik’e geldiler. Vendik’e ulaştıklarında yıl 1295 idi. 6. Bölüm: Venedik’deki Hayatı ve Seyahatlerini Kitaplaştırması Polo’lar çeyrek asırdır anavatanlarını görmüyorlardı. Bu sebeple neredeyse anadillerini unutmuş bir hale gelmişler ve görünüşleri ile davranışları da Moğollara benzemişti. Eskiden yaşadıkları Polo Malikanesine ulaştıklarında kapıyı Nicolo Polonun küçük oğlu Mafeo açmıştı ve hiç görmediği babası ve üvey kardeşi Marco’yu tanımamıştı. Birkaç testten sonra kimliiklerini ispat ettiler ve Malikanelerine yerleştiler. Kısa bir süre sonra Marco Venedikteki sıkıcı yaşamdan sıkılmaya başlamıştı. Çünkü o o hayatının büyük bir kısmını bitmek bilmeyen maceralarda geçirmişti ve henüz sadece kırk yaşındaydı. Venedik’e ulaşmalarından üç yıl sonra Venedik ve rakip şehir Ceneviz arasında patlak veren bir savaşa bu ebeple katıldığı düşünülmektedir. Bugün bizim onu hala hatırlamamızın hikayesi de böyle başlamaktadır zaten. Savaş Venedik için iyi geçmemiş ve Curzola Muharebesine katılan Marco orada esir düşmüştü. Ceneviz’e görütülen Marco Polo orada Palazzo di San Giorgio’ya hapsedildi. Orada oda arkadaşı olan Rustichello da Pisa ile tanışan Marco Polo onunla bir ortaklık kurup yaşadıklarını ve seyahatlerini onun kaleme almasını sağladı. Eser bugün Marco Polo’nun Seyahatleri olarak bilinmekte ve hala okunmaktadır. 1299’da barışın sağlanması ile hapis hayatından kurtulan Marco Polo Venedik’e geri dönüp orada evlendi ve üç kızı oldu. Sonraki yaşamında huysuz bir ihtiyara dönüştü ve para ve servet hırsı ile hareket ederek 1324 yılında Venedikte hayata gözlerini kapadı.
Marco Polo
Marco PoloLaurence Bergreen · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201852 okunma
·
631 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.