Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

384 syf.
10/10 puan verdi
*Dilimiz Kimliğimizdir: Dilimize Sahip Çıkalım!*
Türk Einstein'ı, bilim âşığı, ilim-irfan adamı, Türkçe öğretim savaşçısı, Dünya'nın en genç profesörü ve daha niceleri... Evet, yazdığım ve daha yazamadığım bu nice sıfatlar Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'na ait. Sinanoğlu, kitabının girişine çok değerli cümlelerle başlıyor. "Akla ne işle uğraşacağını Gönül öğretir, Gönül gelişmezse Akıl kötülüklerle uğraşır.Onun için düsturumuz Bilim+Gönül'dür (s.3)." Akıl ve gönül birlikteliğinin vurgulandığı bu cümleler, bizleri geçmişte Yunus Emre'nin şu beytine kadar götürür: "Eger ‘akıl başdayısa gönülde ol tuşdayısa/ İkisi bir işdeyise düşman bana kâr eylemez." Bu durum, onun tevhîdî inanışı gereği insanı parçalara ayırmadan asıl mâhiyeti ile akıl ve gönülden oluşan bir varlık olarak ele aldığını gösterir. [1] Sinanoğlu'nun asıl alanı fizik, kimya ve matematik olsa da Türkçeye karşı ayrı bir hassasiyeti vardır. Bu kitabında da üstünde durduğu genel hususlardan birisi de yabancı dilde eğitime karşı olması gelmektedir."Türkiye'ye yapılan en büyük ihanet, yabancı dille eğitimdir (s.315)." Bu cümleden çıkaracağımız sonuç; tabii ki yabancı dil öğrenilmelidir fakat amaç değil araç olmalıdır. Kendi dilini bırakıp başka bir dilde eğitim yapmak; geçmişteki kültürel değerlere de saygısızlıktır. Ben yabancı dille yapılan eğitimin âdeta bir "mankurtlaştırma" olduğunu düşünüyorum.Mankurtlaştırma; bir dış gücün içerideki egemen sınıfla işbirliği yaparak ülkenin eğitim ve kültür politikalarını milletin aleyhine değiştirerek, ulusal kimliğinden uzaklaştırma, kendi toplumuna ve kültürüne yabancılaştırma, bilinçsizleştirme ve sömürüye açık hale getirme, sonra da yardım ediyormuş kanaati yaratarak toplumun zihnini yeniden kurgulayıp sömürgecilerin zihinsel kölesi durumuna getirmek için milleti kendi değerlerine düşman etmeyi anlatan sosyokültürel bir kavramdır.[2] Bu cümlede de belirtildiği gibi özellikle eğitim politikasına yapılan müdahale çok hassastır. Bu durum anayasaya da aykırıdır.Özellikle 1953'ten itibaren eğitim sisteminin yozlaştırılması ile birlikte İngilizce eğitim ülkemize girmiştir. Sinanoğlu, bu duruma karşı hep bir mücadele vermiştir. Yabancı dille eğitim yerine kendi ana dilinde yapılan eğitimi sonuna kadar savunmuştur. Yabancı dille yapılan eğitimle bireyler, tamamıyla kendi kimliğinden kopar. Tamamen sömürge kafalı, kendi kültürüne ve diline uzak kimseler yetişir. Sinanoğlu, "yabancı dille eğitim görenlerin düşünce kabiliyetlerinin azalacağından" söz eder. Önce kendi dilinin bilinmesi gerektiğini de ekler. Yabancı dil öğrenmek için bir sene boyunca yapılan hazırlık sınıfının da vakit ve nakit kaybı olduğunu da belirtmiştir. Bunun yerine yazın 3 ay boyunca yoğunlaştırılmış bir eğitimle, görsel -işitsel araçlarla İngilizcenin öğrenilebileceğini vurgulamıştır. Türkçesi dururken İngilizcesi ayıp... Bu İngilizce sözcükleri kullanma sevdamız neden? Nereden geliyor? Ben bunların "özentilikten" geldiğini düşünüyorum. Özellikle tişörtlerde yer alan yabancı sözlüklerin bunda etkisi çok büyük. Diğer bir ayağı ise bakkal, dükkân gibi yerlerin adları... Maalesef çoğu yerde yabancı adları görüyoruz. Karamanoğlu Mehmed Bey’in 13 Mayıs 1277’de “Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil konuşmayacak”dediği ferman ile bu günlere geldik. Fakat ne yazık ki bugünkü durumu Karamanoğlu Mehmet Bey görse ne der acaba? Sinanoğlu, bu husus hakkında şunları söylüyor: "Belediyeler, kamu kuruluşları, işyeri ve dükkanları güzel Türkçe isimler koymaya teşvik etmeli, yarışmalar açmalı, törenlerle ödüller dağıtılmalıdır." Yakınlarda bu hassasiyeti gösteren bir belediye başkanı var. Amasya Belediyesi Başkanı Mehmet Sarı yaptığı açıklamasında başlığı şu şekilde: "Yabancı Tabelaya İzin Yok." İçerikte ise şu ifadeler geçiyor: "Bu şehirde yabancı isim taşıyan iş yerlerine ruhsat verilmesini yasaklıyorum. Eğer Türkçeden utanıyor, Türkçe kelimeden sıkılıyorsa Türk milletinin parasını almaya hakkı yoktur!" Bu da bir nevî Karamanoğlu Mehmet Bey'in fermanının devamı niteliğinde âdeta. Sinanoğlu'nun dil konusundaki hassasiyetini ilk başlarda vurgulamıştık. Kitaptan dil ile ilgili beğendiğim cümleleri sizlere aktarmak istiyorum. Türkçe hem bilim hem de matematik dilidir. Sinanoğlu, bunu şu cümlelerle destekliyor: "Bütün dilleri incelersen bilime en uygun dilin Türkçe olduğu görülür. Çünkü matematiğe en fazla benzeyen dil bilim dilidir (s.306)." "Çünkü Türk dilinin yapısı matematik. Dünya üzerinde böyle bir daha yok. Türkçe matematik gibi bir dil (s.248)." "Türkçe, bu yozlaşmaya gereği olmayan, türetme yeteneği matematikçilere parmak ısırtacak düzeyde, bilimcisini de, halkını da kafaca ve gönülce birleştirebilecek nitelikte nâdir bir dildir (s.17)." Bu cümleden Türkçenin ne kadar güçlü bir dil olduğunu anlayabiliriz. "Dil gemisi batarsa gönül de batar (s.110)." Dil davasının ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatan nitelikte bir cümle.. "Dil gidince ne beyin kalır, ne ciğer, ne kişilik, ne bağımsızlık (s.120)." Bu cümle dilin bir millet için ne kadar etkili olduğunu gözler önüne seriyor. "Dil gönlü yüzdüren gemidir. Toplumun, milletin gönlüne ise "hars-kültür" diyoruz. Demek ki toplumun kültürünü yüzdüren gemi, gene dil (s.155)." "Dil olmazsa kültür olmaz. Kültür olmazsa kimlik, kimlik olmazsa haysiyet, onur olmaz (s.155)." Bu son iki cümlede de dil-kültür ilişkisini görüyoruz. Dil ve kültürün birbirine ne kadar bağlı ve dilin kültürün taşıyıcısı konumunda olduğunu kanıtlar nitelikte cümleler âdeta. Atatürk ve Türk Bilim Dili bölümünde Atatürk'ün dil ile ilgili sözleri yer almaktadır. Benim burada dikkatimi çeken ilk sözlerden birisi şu oldu: "Türk demek Türkçe demektir; ne mutlu Türk'üm diyene." Çoğumuz -ben de dâhil- bu cümlenin ilk kısmını duymamışızdır. Atatürk'ün Türk diline verdiği önemi sözleriyle birlikte yaptığı uğraşlardan da anlayabiliriz. Özellikle Türk dilinin bir bütün olduğu düşüncesi çok değerlidir. Bilimden sanata kadar her dalda Türkçenin etkin kullanımı esastır. Atatürk'ün 1936-1937 yılında yazdığı Geometri kitabı bunu destekler niteliktedir. Atatürk'ün matematik terimlerini Türkçe olarak kitaplaştırması; dilin her dalda, her konuda işlenmesine örnektir. Atatürk'ün dünyaya göz yumarken son sözünün 'dil' olması da, milletine Türkçeyi korumak ve kurtarmak için bulunan son yolda devam anlamında aziz bir işaretiydi. [3a] "Arkadaşlara selam, dil çalışmalarını sakın gevşetmeyin." sözü ile bizlere verdiği bir vasiyetidir. Sonuç olarak söylemek gerekirse; "Ataların bize miras bıraktığı en güzel iki şeyden biri bugünkü Türk vatanı ise, ikincisi Türkçedir." [3b] Bizim de görevimiz atalarımızın bize miras bıraktığı değerleri korumaktır, sahip çıkmaktır. Her dalda Türkçe söylemektir, Türkçe yazmaktır. Türkçeyle kalın, esen kalın... [1]Özçelik, Mustafa (Eylül 2020). Yûnus Emre’de Akıl ve Gönül. Yenidünya, sayfa no: 44-45-46. [2]Çınar, İkram (Nisan 2018). Neden ve Nasıl Mankurtlaştırılıyoruz?. İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık. s. 18. ISBN 978-975-255-487-0. [3a]Göçgün, Önder (2014). Nihad Sami Banarlı. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. s.117. [3b] Göçgün, Önder (2014). Nihad Sami Banarlı. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. s.120.
Bye Bye Türkçe
Bye Bye TürkçeOktay Sinanoğlu · Bilim & Gönül Yayınevi · 20194,912 okunma
·
852 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.