Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

278 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
İyi Geceler! Bu aralar Sunay Akın gibiyim. Bağlı bulunduğum ve sevdiğim şehri överek ilerleyeceğim. Eski konaklar, köşkler için ne düşünürsünüz? Kadıköy - Üsküdar gibi tarihi semtlerimizde sık sık karşımıza çıkan, eskimeye yüz tutmuş yapılar arasında sık sık aklıma bir düşünce gelir: Bu kadar paraları var, böyle evlerde oturmuşlar, evleri trilyonluk... Hiç mi düzenlemek aklınıza gelmez, hiç mi bakmazsınız diye düşünür dururum. İşte bu yaşama geri döneceğiz bizler bu romanda. Yine bir şikayet var karşımızda. İstanbul’un konak hayatı anlatılırken aynı zamanda aşk, pişmanlık ve özlem üçgeninden geçiyoruz. Ve bu şikayet eski romancılarımızdan bahsederken sürekli anlattığım şikayet aslında. Hep bir eskiye özlem çıkıyor karşımıza ve ne kadar geriye gidersem gideyim bu çemberi aşamıyorum. Bahsettikleri eski ne kadar eski merak ediyorum. İlk insanın yazdığı kitap olsa o da eskiye özlemden bahsedecek sanki. Dünyaya geldik ama cennet daha güzeldi gibisinden. Bu öyle bir özlem ve aşamıyoruz bu çemberi. Romanın konusu çok ilginç. Yine bir eski takıntısı. Açıklayacağız. Mazlum Sami adında bir adam var karşımızda ve gençlik yıllarında yaşadığı yasak bir aşk var. Hüsniye adında besleme olarak tuttukları (benzer konular Yakup Kadri’de de karşımıza çıkıyordu sanıyorum ki) bu kadınla yaşadığı ilişkiden hamile kaldığını öğrenince apar topar onu evden gönderiyor. Aralarında hiçbir duygusallık bulunmayan Şehriyar ile evleniyor ve çocukları olmuyor. Yapmıyorlar daha doğrusu. Kendisi ise aileden doğma büyüme zengin ve çalışma ihtiyacı olmayan sürekli gezen bir tip. Kısaca karakterler böyle. Şimdi şu bizim erkeklerin bir kısmı var ki, normal hayatta asla aklına gelmeyecek kıyıda köşede kalmış kadını bile kafasına takıntı yapıp bulmaya çabalıyor. Bırakın bu ayakları, bırakın bu kafaları kardeşim. Olmamış, yürümemiş, bir şekilde bitmiş yani adı üstünde eski ve bitmiş bir ilişkinin peşinde koşmanın anlamı nedir? Bu zaten ayrı bir saçmalık ve takıntı seviyesiyken hiçbir duygusal bağının olmadığı biriyle beraber olmak da saçmalığın daniskası. Kesinlikle buna da karşıyım. Sarılınca dahi iyi gelmeyecek, karşılıklı oturunca sevdiğini manzaran yapıp seyredemeyeceğin bir ilişkinin içine girip yıllarını harcamanın anlamı nedir? Bu saçmalığı bir kenara bırakıp başka bir saçmalıktan devam edelim. Mazlum Sami, 58 yıllık hayatının bomboş geçtiğini düşünür ve ne hikmetse eskiden ilişki yaşadığı kadını aramaya karar verir. Belli bir yaşı geçince kızı yaşındakilerin peşinde koşup kendisini seveceğine inananlar, cebindeki parası için kendisine katlanıldığını göremeyecek kadar kör olan bir diğer dengesiz grubu aklıma getirdi. Anlatım dilinin kolaylığı yine öne çıkarken, romanın içindeymiş hissiyle okumamız ve inandırıcılık seviyesinin yüksekliği de dikkat çeken detaylardan oldu. Hepimize iyi okumalar dilerim..
Bu Bizim Hayatımız
Bu Bizim HayatımızRefik Halid Karay · İnkılap Kitabevi · 201191 okunma
·
239 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.