Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

7. Görüşün Payandası:Görmenin Cismani Desteği
Psikanalizin en derin incilerinden bir tanesi, duyularımıza çarpıp algılar oluşturan çoktan kurulu bir dünyanın içine değil, ilksel bir kaybın peşine doğmuş olduğumuzdur; dolayısıyla gerçekliğin nesnelliğini veya çöküşünü, şeyler düzeniyle ilişkimiz değil, das Ding ile olan ilişkimiz belirler. Freud'un sık alıntılanan ama pek iyi anlaşılmayan bir formülasyonuna göre, nesnel gerçeklik nesneleri bulduğumuz yer değil, onları yeniden bulduğumuz yerdir. Nesne derken halüsinasyondan farklı bir şey kasteder Freud; ama nesneleri yeniden bulunmuş olarak niteleyerek, gerçekliği halüsinasyonla ilişkili hazdan tümüyle koparmayı da reddeder. Das Ding kabaca anne bedenine, daha spesifik olarak bu bedenin bir zamanlar yaşattığı haz deneyimine eşdeğerdir; ama Freud başından itibaren, anneye ilişkin bu nesnenin, kaybolmasından önce hiçbir mevcudiyeti olmadığını savunmuştur. Kısacası psikanaliz gerçekliği veya dünyayı elde var bir kabul etmeyip, öznenin nasıl olup da bir gerçeklik veya dünya kurduğunu ve bu sayede bu gerçekliğe “sahip olduğunu” sorar. Bu kuruluş, sadece varsayılmaktan ziyade açıklanması gerektiği için değil; öznenin peşi sıra doğduğu o kayıp, özneyi dışsal nesnelerle bağ kurmaya değil, kayıp nesneyi özlemeye yönelttiği için de kırılgan bir hal alır. Gerçekliği kuran failliği egodan dürtüye kaydıran Freud, dünyevi bağların oluşmasında bedenin ve hazzın rolünü yeniden düşünmüştür. Ego, Freud'un sözcükleriyle, öznenin “Ben”ine denk düşen ve buradan dünyayla yüz yüze geldiği "bir bedensel yüzey yansıtması” olarak kavranırken; dürtü, özne ile dünyasının ayrık olmaktan ziyade, karmaşık bir şekilde iç içe olduğu, yeni bir cisimlenmiş öznellik kavrayışına yol açar.
Sayfa 200-1Kitabı okudu
·
103 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.