Batılının!
Kusura bakmayın ama sizin ni ye başınız açık? Kadınlar üniversitede çalışabiliyor mu?
Böyle sorulara alışmıştım artık. Gelen her yabancıyla ilk karşılaşma
öncesi, genellikle kendimi hazırlardım. Bu ihtiyara da, yüzümde yapmacık bir gülümsemeyle diğerlerine verdiğim cevapları verecektim:
Cumhuriyet diyecektim, devrimler diyecektim, Türkiye’de kadınların seçme seçilme hakkını Avrupa’daki birçok ülkeden önce aldığını, üniversite hocalarının yüzde kırkının kadın olduğunu anlatacaktım. Bu ülkede yarım asırdan fazladır fes giyilmediğini, erkeklerin dört kadınla evlenmediğini, Türklerin Arap olmadığını, ve bunlar gibi bir sürü cümleyi ardı ardına sıralayacaktım.
Bu arada bütün yasal haklara rağmen pek çok kadının hâlâ dayak yediği, kadın sığınmaevlerinin dolup taştığı, doğuda genç kızların aile
meclisi kararıyla idam edildiği gerçeklerini saklayacaktım elbette.
Çünkü bunları konuşmak milli gururuma dokunuyordu. Hem bütün bunlar gerçeğin tümü değil, sadece bir parçasıydı.