"YAŞAMAK KİMİN HARCI ONCA YOKSULLUK VARKEN"Bu kitabı beğendiğimi iliklerime kadar hissettiğimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Onca yoksulluğu, sevgisizliği, caresizliği kimsesizliği, adaletsizliği ve tüm bunlara rağmen umutlu bir mücadeleyi bir çocuğun bakış açısıyla okuyuruz bu kitapta...
Kitap sert bir drama olma özelliğine sahip olmasına rağmen okuyucu sarsmayan samimi oldukça sürükleyici bir dil özelliğine sahip
Romanın asıl yazarın adı Romain Gary 'dır ama ona rağmen emile ajar olarak geçiyor
Yazarımız Gary 1956 yılında cennetin kökleri adlı romanıyla fransanın en prestijli ödülü goncourt ödülüne layık görülmüştür. Ve bu goncourt ödülünün diğer bir özelliği ise bir yazarın hayatı boyunca sadece ama sadece bir defa alabiliyor olmasıdır bununla birlikte ödülden sonra Romain Gary yerlere göklere sığdıramayan övgülerle karşılaşır. Bir süre sonra övgüler yerine olumsuzluklar, olumsuz eleştirilere maruz bırakılır ve Gary artık yeteneğini kaybettiği, kaleminin eski gücünü kaybettiği kaleminin eski gücünün olmadığını ve artık okunmaya değer bir şeyler yazmadığı yönünde eleştirilere maruz bırakılır.
Bunun üzerine emile ajar ismini kullanarak
Onca yoksulluk varken kitabını yazmaya başlar. Ve 1975 yılında "Onca yoksulluk varken" kitabı goncourt ödülünü alır edebiyat dünyasının elbette aynı kişiye bu ödülü verdiğinden haberi yoktur. Emile Ajar ile Romain Gary karşılaştırılır.
Romain Gary yerin dibine sokulurken emile ajar yerlere göklere sığdırılamayan övgüller alır
emile ajar Romain Gary nin yiğeni zannedilir. Edebiyat dünyasının da bu durumdan Gary intihar etmeden önce yazdığı bir mektupla haberi olur
Mektubunda şöyle bir ifade kullanılır. Yalnızca kendim olmaktan bıkmıştım
Mektubun sonunda ise; çok eğlendim teşekkür ederim. Hoşçakalın ifadeleri kullanılır.
Bu Kitapta Okuyucuda merak uyandırma, sürükleyici bir hava oluşturma kaygısı yok
Kitapta anlatılmak istenen bir olay yok, kitapta anlatılmak istenen bir durum var.
Fransanın paris kentinde alt sınıf olarak bilenin bir mahalle de yaşayan anne hayat kadını baba pezevenk olan doğumu tarihlenmemiş çocuk kahramanıdır Momo!
Diğer karakterimiz ise madam Rosa nazi zulmüne uğramış son nefesine kadar bu travmayla yaşamış kendiside bir zamanlar hayat kadını olan yaşlandık tan sonra mesleğini bırakıp sonra ise hayat kadınlarının çocuklarına bir ev açıp para karşılığında bakmıştır. Çünkü dönemin fransızında hayat kadınlarının çocuk sahibi olmaları yasaktır.
Momo da bu çocuklardan birtanesidir
Madam Rosa ile Momo arasında ki bağ diğer çocuklardan biraz daha farklıdır
Bu evin bir özelliği vardır çocuk hangi dine hangi kültüre aitse o şekilde yetiştirilir
Kitapta iki ana karakter var. Ama yan karakterlerde oldukça sağlam yazılmış işlediği temalar çok kuvvetli sosyal mesajlar oldukça fazla işlemiş bir kitap özellikle ötenaziye bakışı, nazi zulmü insanları birbirinden ayrışma için kullandığı unsurlar ustalıkla işlenmiş.
Arap Müslüman olan Momo ve Yahudi olan madam Rosa arasındaki o şefkat, merhamet, acıma duygusu aynı zaman da o kadar da çaresizlik okuyucu ile arasındaki o bağı olan onca yoksulluk varken kitabında aslında Onca yoksulluktan bahsettiği şeyin mutluluk yoksunluğu, insanlarda anlayış yoksunluğu, sevgi, merhamet yoksunluğu, insan yoksunluğu en önemlisi adalet yoksunluğu ve Onca yoksulluğa rağmen bitmeyen umutlu bir mücadele Momonun kendi içinde yaşadığı o mücadele "Dışarıda kıçınıza tekmeler inince kaça bilirsiniz ama böyle bir şey içerden geldi mi kaçmak olanaksızdır." diye ifade ediyor
Hiç çocuk olmamış bir çocuğun hayatı var bu kitapta Momonun şemsiyesinde ki yalnızlığını, palyaço hayallerinde mutluluğu bulacaksınız.
Kitapta o kadar güzel ifadeler varki yazarın samimiyetine kapılıyor alacaksınız
" Madam Rosa'nın her yanı dehşet çürüyordu, çünkü bu dünyada acıma
diye bir şey yoktur. Kokunun nereden geldiğini anlamak için kapıyı kırıp beni Madam Rosa'nın yanına
uzanmış gördüklerinde, "İmdat!" ve "Ne feci şey!" diye bağırmaya koyuldular, ama daha önce
bağırmayı akıl etmemişlerdi, yaşamın kokusu yoktur çünkü. "yaşamak kimin harcı Onca yoksulluk varken