‘…Sizden ne istiyor bu adam, diye sordu.
Korku, dedim.’
.
Lola çoraklığın her şeyi yuttuğu bir yöreden geliyor kente ve defterine şöyle yazıyor: ‘insanın yöreden dışarı taşıdığı yüzüne yerleşiyor.’ Daha ince çoraplar istiyor Lola, daha ferah günler, elleri nasır tutmadan çalışabileceği bir iş. Bunlardan sebep yerinden yöresinden kalkıp altı kızın kaldığı bir odaya yerleşiyor. Sonra Lola ölüyor. Nasıl öldüğü ufacık bir ayrıntı oluveriyor, odasındaki kızlardan sadece birinin içi daralıyor Lola’nın cansız vücudunu düşündükçe. O içi daralan kızı anlayan, hissettiği korkuyu duyumsayan üç erkek çıkıyor sonra: Kurt, Edgar, Georg. Güneşli günlerin bir araya getirdiği dört arkadaş değil onlar. Yasaklı kitapların etrafında, fısıltılara karşı sadece kendilerinin anladığı dilde konuştukları bir dostluk aralarındaki. Biliyorlar ki ağızdan çıkan, kâğıda dökülen her cümle yasaklanabilir, susturulabilir, hayati bir tehlike taşıyabilir.
.
Tek Bacaklı Yolcu adlı eseriyle tanıştığım Herta Müller, Yürekteki Hayvan ile zihnime bir çapa atmış gibi hissediyorum. Yürekteki Hayvan can acıtıcı bir güçte çünkü. Bu gücü, sözlük anlamlarının dışındaki kelimeler oluşturuyor. Çavuşesku dönemini tam da dönemindeki gizlilik esasıyla anlatan Müller’in cümleleri bir yapbozun parçalarını bir araya getirir gibi okunuyor. Diktatörlük altındaki hayatlar, yazarın kendi hayatından da besleniyor.
.
Okumanızı öyle isterim ki..
.
Çağlar Tanyeri çevirisi, Nazlım Dumlu kapak tasarımıyla ~