Gönderi

Hırs, genel itibarıyla kötü bir haslettir. Türkçe karşılığı açgözlülük, doymak bilmeyen nefis, kanaatsizlik anlamlarına gelir. Fakat iki alandaki hırs caizdir; hatta bu iki alanda hırs olmazsa tam anlamıyla başarı elde edilemez. O alanlardan biri ilim, diğeri ise davettir. Bir talebe ilme doyduğunu söylerse, orada hırs göstermezse, yani daha ötesini daha ötesini istemezse, ilimden nasibi fazlalaşmaz. Çünkü ilim bir okyanustur, derya gibidir; biz o deryadan ancak katreler alabiliyoruz. Nasibimizin artması için daha fazlasını istemeli, daha fazlasına erişmek için gayret sarf etmeliyiz. Davet sahası da böyledir. Davet, İslâm'dan mahrum olan yüreklere o dirilten mesajları duyurmaktır. Bu alan hırs isteyen bir alandır. Hırsı olmayan çabuk yorulur, erken bikar, karşılık lara takılır kalır, heyecanını yitirir. Ama davet meselesinin en iyi örnekleri olan sahâbeye baktığımızda, onlarda inanılmaz bir hırs görürüz. Eğer Ebû Eyyûb el-Ensârî'de davet hırsı olmasaydı, 93 yaşında ta Medine'den kalkıp İstanbul'a kadar gelmezdi . Eğer Ebu Talha'da bu hırs olmasaydı, 80 küsur yaşlarında cihaddan cihada koşmazdı..
Sayfa 263Kitabı okudu
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.