Budala'yi 4 defa okudum, eğer iyi etüd edilirse bu dev eserin keşfedilmeyi bekleyen bambaşka anlamları ortaya çıkacak.
Meselâ: Prens Mişkin'in vazo kırma olayı, bu sahne Dostoyevski tarafından öylesine romanın içine konulmuş değildir. Bir anlamı var. Kısaca belirtmek gerekirse: Prens Mişkin Epançin'lerin evinde Aglea İvanovna'nın tüm uyarılarına rağmen Annesinin en değer verdiği vazoyu kırması, aslında Prens'in Aglaya Epançin ile evlenmesi durumunda, Annesi Lizaveta Epançin'in biricik kızı Ağlaya Epançin'in, Prens Mişkin tarafından kırılıp incitileceğini simgeler. Vazoyu kırması, Prens'in iyi bir damat olamayacağıni gösterir. Dolayısıyla olası evliliğin de sona ermesi anlamına gelir.
Bu harika yazınızda; Dostoyevski'nin hasta Annesinin genç yaşta ölmesi romanlarında Annelerin duygulu ama etkisiz olmalarına sebep vermiş diye değerlendirmişsiniz. Fakat Budala romanında Lizaveta Epançin'in kızları üzerinde ciddi bir otoritesi var. Pasif,silik bir Anne degil. Öte yandan, Eciniller romanında Varvara Petrovna Stavrogina bulunduğu çevrede saygı gören, insanlar üzerinde etkili olan, güçlü karakterli bir Annedir.
Bana göre Dostoyevski, karakter yaratırken salt çevresini ve kendini yansıtmaz. Aynı zamanda hayalini kurduğu, olmasını arzuladığı kişilikleride yansıtır. Meselâ: Prens Lev Nikolyevic Mişkin buna en güzel örnektir. Peygamberimsi, İsa varı bir karakterdir.
Budala romanı kimilerine göre dünyanın en büyük trajik aşk romanıdır. Bana göre de öyle. Karamazov Kardeşler ile birlikte insanoğlunun yazdığı en etkileyici metindir.