Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İslam'ın Yayılmasında Tek Faktör Askeri ve Siyasi Güç müdür?
Misyonerlerin iddia ettikleri gibi İslâm'ın yayılmasında tek faktör askerî ve siyasî güç olsaydı, bu faktörün her yerde ve bütün koşullarda etkili olması gerekirdi. Ve doğal olarak siyasî ve askerî gücün yitirilmesiyle birlikte dinsel gelişme ve yayılmanın da sona ermesi gerekirdi. İslâm'ın yayılmasına hizmet eden halklar, İslâm'ı destekleyip desteklememekte her zaman özgür olmuşlardır. Hz. Muhammed'in (s.a.v) ölümünden sonra Araplar bile onun dinini izlemek veya terketmek konusunda kendilerini özgür hissetmişlerdir. Hattâ herhangi bir ülkenin fethi gerçekleştikten sonra Arapların içinden kendilerini savurgan bir hayat sürmekte özgür hissedenler; içlerinde İslâm'ın tebliğ edilmesi, yerli halkın İslâm'a özendirilmesi gibi bir kaygı taşımayanlar da çıkmıştır. Bu durumlarda fethedilen ülke halklarının, s.g. Perslerin, Berberilerin, Türklerin Arap yöneticilere başkaldırmaları kuramsal olarak (şer'an) mümkündü, ve bazen böyle de olmuştur. Bununla birlikte Arap siyasal yapısı genellikle kabul görmüş ve uzun bir süre kabul görmeğe devam etmiştir. İslâm, halklar tarafından hiç kuşkusuz özgürce benimsenmiş ve desteklenmiştir. Araplardan sonra İslâm misyonunu yüklenen öteki kavimler için de geçerli hal budur. Yönetimleri altında bulunan halklar, siyasal iktidar yitirilir yitirilmez İslâm'ı terkedebilirlerdi. Ama böyle olmamış, halklar siyasal iktidar el değiştirse de İslâm'a bağlılıklarını korumuşlardır. Bir an için Arap egemenliğinin genişlemesine sırf ekonomik ve siyasal bir değişim olarak bakılsa bile, bu herşeyi açıklamaktan çok uzaktır; çünkü İslâm, Arap yönetiminin, hattâ Arap-olmayan Müslüman yönetimlerin ulaştığı sınırların çok ötelerine uzanmıştır.
Sayfa 245-246
·
72 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.