İnsanlar tanrıya inanmadığından beri hiçbir şeye değil, her şeye inanıyorlar” diyen yazarın @parisyayinlariofficial ‘ndan çıkan iki kitabından biri olan “Aziz Thomas Aquinas” ile geldim bugün.
Şimdiye kadar pek çok metnin içinde izlerini bulduğum, hakkında birkaç okuma yaptığım çok değil yakın zaman önce bitirdiğim #duneçocukları’nda dahi ismi geçen bilgi felsefesi, metafizik, siyaset ve ruhun ölümsüzlüğü konularındaki yorumlarıyla skolastik düşünceye önemli katkılar sağlamış Dominikan rahip Thomas Aquinas veya diğer adıyla Aquinolu Thomas hakkında okuduğum en güzel metinlerden biriydi.
Skolastiğin ilk döneminde “anlamak, kavramak için inanıyorum” anlayışı hâkim iken vahiy edilmiş doğruları inanarak kabul etmek ve sonra da bunları akılla kavramak esasmış.
Thomas bu anlayışa karşı çıkarak dini doğrularla aklın iki ayrı bilgi kaynağı olduğunu ileri sürmüş.
Her iki bilgi kaynağının da bizlere farklı farklı şeyler öğreteceğini de…
Aslen “inanmak” ve “bilmek” kavramları birbirinden iki farklı güzergâhtır. Birbirlerini tamamladıkları zamanlar nadirdir.
Çünkü inanç, akla aykırı olmamakla birlikte aklın sınırlarını ve kavrama gücünü aşar.
Thomas için bilgi, insana sadece en yüksek ışığı benimseyip anlaması için ön koşulları sağlar; onu asıl aydınlatacak olan vahiy (açıklama) olacaktır.
Thomas “Hakikat Üstüne” adlı eseri ile skolastik tartışmalara katılmış sonrasında ise İbni Rüşdcülerin Aristotelesçi yorumlarına ve Augustinusçulara karşı mücadele vermiş.
Mamafih Thomas için bilginin yönelip yükselebileceği en yüksek nokta “Tanrı’yı bilmek”tir.
Akla hemen Yunus Emre dizeleri gelmiyor mu?
“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru ekmektir.”