İhsan Oktay Anar, hocalarımın sıkça övgüyle bahsettiği bir yazar. Eminim akademik olarak gerçekten önemli biridir. Tiamat, konusu bakımından ilgi çekici olsa da üslup bakımından benim tercih edeceğim romanlar arasında yer almıyor.
Bir kitabı okurken kitabın su gibi akmasını sağlayan en önemli unsur bana göre dilidir. Eğer bir kitabı okurken sürekli sözlüğe bakma, adı geçen terimleri araştırma uğraşına giriyorsam o kitap benim için edebi zevk vermekten uzaklaşmış demektir.
Şimdi diyeceksiniz ki roman şimdiki zamanda geçmiyor, bu kadar eski kelime kullanılması normal. Hayır ben buna katılmıyorum, anlatıcı anlatacaklarını daha açık şekilde, söz oyunlarına, betimlemelere daha az yer vererek de gayet iyi anlatabilirdi. Uzun ve anlaşılması zor, okuru bir cümle geriye iten anlatımlar yazarı bir dehâ haline getirmiyor bana göre. Kısacası elimde sürünen bir kitap oldu diyebilirim. Sadelik her şeydir.
Not: İhsan Oktay Anar'ın yazımını beğenmeyen herkes neden "kitabın derinliğini anlamamışsın, felsefi yönü ağır basıyor vs." gibi dönütler alıyor anlamıyorum. Felsefi yönü ağır basan kitap okumak isteseydim de ilk kaynağım İhsan Oktay Anar olmazdı.