"Asla barış içinde yaşamayı düşünmeksizin, hemcinsleriyle savaşırlar. Kralların kurdukları pusulara karşı-pusularla cevap verirler; bunlar katildirler. Toprağı kazarak gümüş ararlar, gümüşü bulunca bir toprak parçası isterler; toprağı elde edince onun ürünlerini satarlar; ürünleri satınca parayı ceplerine indirirler. Ne kadar da istikrarsız, ne kadar da kötüdürler! Zengin değillerse zenginlik isterler. Eğer zengin olurlarsa, bunu saklarlar ve bakışları erişemeyeceği yerlere koyarlar. Ben onların başarısızlıklarıyla alay ediyorum. Talihsizlikleri karşısında kahkahalara boğuluyorum, çünkü hakikatin yasalarını çiğniyorlar. Kin içinde rekabet ederek, kardeşleriyle, akrabalarıyla, hemşehrileriyle boğuşuyorlar; bütün bunları öldüklerinde mezara götüremeyecekleri mallar için yapıyorlar. Birbirlerini katlediyorlar, yasalara aldırmıyorlar, zora düşmüş dostlarına veya vatanlarına tepeden bakıyorlar; iğrenç ve ruhsuz şeylere değer atfediyorlar; yontularak yapılan eserlerin konuşur gibi oldukları bahanesiyle bütün servetlerini heykel almak için harcıyorlar, ama gerçekten konuşanlardan nefret ediyorlar. En çok tamah ettikleri , erişemeyecekleri şeylerdir;
anakarada oturdukları zaman deniz isterler, adalıysalar anakarayı arzularlar. Her şeyi kendi istekleri doğrultusunda saptırırlar. Savaşta erkeksi değerleri alkışlıyor gibidirler, ama gün geçtikçe sefahate, para tutkusuna, onları hasta eden tüm ihtiraslara av olurlar. Hayat karşısında her biri birer Thersites'tir. Öyleyse Hippokrates, gülmemi neden kınıyorsun?
Kendi akıl bozukluğuna gülen tek bir insan bile yok. Ancak karşılıklı alay etmeler var. Kimileri kendilerini ılımlı sanarak sarhoşlarla alay ederler; başkaları daha beter bir hastalığın pençesindeyken aşıklarla alay ederler; diğer bazıları gemicilere, başkaları çiftçilere gülerler, çünkü ne sanatlar, ne de eserler karşısında aynı fikirdedirler."