" Bir insan, bir başkasına bu kadar öfke duyarsa onu öldürmek gelir içinden. O gün belki de Süreyya bunu gerçekten yapmak istedi, hatta yapmaya kalkıştı. Ya da bunu sadece istedi ama gerçekleştirmek için herhangi bir eylemde bulunmadı. Öfkeyi yönelttiği kişi böyle pat diye ölünce kendini suçladı. Sanki onu bizzat kendisi öldürmüş gibi hissetti. Öfkesini hiçbir sansür koymadan gösterebildiği tek kişi kızı, yani Ala. Sanki Ala onu Esma Sultan'ı öldürürken yakaladı. Muhtemelen Süreyya o anda tam olarak böyle hissetti. Ala'ya yakalandı. Bir de üstelik Ala'nın parmağı onu gösterince paniğe kapıldı ve "Ben yapmadım" diye haykırdı.
(vay be psikiyatriklik de dedektiflik gibi, gibisi fazla!)
Suç işlerken yakalanmak insanları çok kötü etkiler. Onu, o anda gören herkesi yok etmek isterler. Bu sadece tanığı ortadan kaldırma isteği değildir. Çok başka türlü duygular gizlidir içinde. Sanki en mahrem, en çirkin, en görülmemesi gereken yerleri görülmüş gibi hisseder ve onları gören bu gözleri kör etmek, yok etmek isterler. Ne ceza alacaklarından çok artık asıl düşmanları o gözlerdir çünkü artık suçlu kendine de o gözlerle bakar, baktıkça kendini aşağılar.
Gazetelerde okuduğum cinayet haberleri geliyor aklıma. Cinsel sorunları olan kişiler sıkça cinayet işler. İşte bu cinayetlerde asıl sebep, kişinin bu zayıf, bu çirkin, bu acınası, iğrenç yönünün bir başkası tarafından görülmesi, anlaşılması ve yakalanmasıdır. Aslında kurtulmak istenen şey, kişinin kendine bakan, kendini yargılayan, aşağılayan gözleridir. Sadece cinayet gibi büyük suçlar için değil, kişiyi iç dünyasında rahatsız eden hemen her türlü olayda geçerlidir bu kural. "
Syf. 342