Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

618 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
26 günde okudu
Milli Mücadeleye Psikolojik Bir Bakış
Küçük Ağa, yıllardır okumak istediğim ancak bir türlü okumaya fırsat bulamadığım bir kitaptı. Tarık Buğra, Türkçe'yi kullanımıyla bizzat Türk Dil Kurumu'ndan ödül almış bir yazar. Hikayelerini okuduğumda gerçekten de bunu hak ettiğini gördüm. Hikayelerinden istediğim tadı tam olarak alamamıştım, sıra bu romandaydı. Tarık Buğra'nın eserleri, sebebini anlayamadığım şekilde pahalıydı (bu seneden önce de durum böyleydi). Aynı sayfa sayısına sahip kitaplardan iki kat pahalıya satılan eserlerine açıkçası o kadar da para vermek istemiyordum. Tesadüf eseri sahaftan 5 liraya buldum (bunun detayı okuma gönderisinin altındaki yorumumda). Küçük Ağa, 1919'da başlayan milli mücadelemizin neredeyse başından sonuna kadar bir panaroması niteliğinde. Bu panaromayı da yazar, kendi doğup büyüdüğü yer olan Konya/Akşehir (bu arada hiçbir Akşehirli buranın Konya'da olduğunu kabul etmez ve kendilerini ayrı görürler ya, neyse) bölgesinde ele alıyor. Milli Mücadele'yi anlatan romanların aksine, yazar bu mücadelede işgale doğrudan uğramamış bir yer seçiyor. Bu çok dikkatimi çekti ve hoşuma da gitti: Her zaman işgale uğrayan bölgelerin gözünden bu mücadeleyi görmüştük. Peki ya durum gerçekten Anadolu'nun bağrında nasıldı? Yazarın iyi bildiği bir bölgeyi seçmesi de elbette gerçekçiliği arttırıyor. O yörenin insanının konuşması, düşünce yapısı gerçekten de doğru bir şekilde ele alınmış (ben de bunu annemin oralı olmasından biliyorum). Bu farklılığın dışındaki bir farklılık da, mücadelenin sadece dış kuvvetlere karşı yapılmadığını göstermek. Evet, roman Milli Mücadelemizi konu alıyor olmasına rağmen düşmanla çatışma sahneleri hiç ama hiç yok. Peki, ne var? "İçimizdeki şeytan"larla olan mücadele var. Kuvayı Milliye'nin yeni kurulduğu bir aşamada halkın bu güce "anarşist, Osmanlı'yı yıkacak grup" gözüyle bakması, çok da işlenmiş bir konu değil. Romanın ana kahramanı Çolak Salih, 1.Dünya Savaşı'ndan bir kolunu kaybederek yaşadığı yere geri dönüyor. Çoğu şey bıraktığı gibi değil, görüyor ki bu mücadele halen bitmemiş, aksine devlrt daha da zorlu bir mücadele içinde. Herkes Çolak Salih'i hor görmekte, neden? Çünkü Salih, onlar gibi değil. Salih, mücadele etmeyen ve oturduğu yerden halifeye, padişaha güvenip hiçbir şey yapmayanların safında değil. Üstüne, Salih'in tek kolunu kaybedişiyle alay eden bir Akşehir halkı mevcut. Bu durumda Salih'in iç dünyasına yolculuk yapıyoruz. Evet, roman son derece toplumcu bir olayı anlatıyor olsa da edebiyat kaynaklarında "bireyin iç dünyasını esas alan roman" olarak geçiyor. Aslında bu birey, tek bir kişi değil. Bu birey, kurtuluşu arayan bütün Türk halkının bir temsili. Romanın psikolojik unsurlarla milli mücadeleyi ele alması da son derece orijinal geldi bana. Romana sonradan dahil olan ve İstanbul'dan gelen bir din alimi var :İstanbullu Hoca. Bu hoca da henüz yirmili yaşlarında, oldukça bilgili ve hakkaniyetli, hitabeti son derece iyi bir adam. Hükumet tarafından halifeye ve padişaha bağlılığı sağlamak adına Akşehir'e yollanıyor. O bölgede yavaştan başlayan bir Kuvayı Milliye hareketlenmesi de mevcut. Romanın ana teması da işte bu çatışmayı, içimizdeki düşmanları ele alıyor. Romanın anlatımı ve özgünlüğü beni gerçekten etkiledi. Kesinlikle okumanızı öneriyorum.
Küçük Ağa
Küçük AğaTarık Buğra · Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları · 19929,8bin okunma
·
327 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.