Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İnsanın bedeninde binlerce damar, sinir ve kemik vardır. Herbirinin şekli ve sıfatı başkadır. Herbirinin vazifesi ayrıdır. Her birinin şekli ve sıfâtı başkadır. Herbirinin vazifesi ayrıdır. Senin ise onlardan haberin yoktur. Senin bildiğin şu kadardır: El ve ayak, tutmak ve yürümek içindir. Dil, konuşmak içindir. Ama gözün on ayrı kısımdan yapıldığını, bunlardan biri vazifesini yapamaz ise, görme işi olmayacağını bilmezsin ve yine bu kısımların herbirinin ne yaptıklarını ve hangi sebeple görmeye tesir ettiklerini bilemezsin. Gözün madde olarak büyüklüğünü herkes bilir. Ona ait bilgiler ise cildlerle kitaplarda ancak anlatılmıştır. Bunu da bilmemene şaşmamak lazım. Karaciğer, dalak, öd kesesi, böbrek ve buna benzer iç organların vazifelerini de bilemezsin. • Karaciğerin vazifesi, mideden kendisine gelen çeşitli gıdaları kan renginde bir hale getirmek ve yedi uzva yani bütün vücuda yayacak şekle sokmaktır. Kan, ciğerde oluşunca üstünde sarı renkli bir köpük bulunur. Bir de tortu bırakır. Bu ise "lenf'tir." Dalağın vazifesi bu safrayı, lenfi kandan almaktır. Sarı renkli köpük safradır. Öd kesesinin vazifesi bu safrayı emmek toplamaktır. Kan, ciğerden çıkınca, gayet ince ve suludur. Böbreğin vazifesi, kandan suyu almaktır. Ancak böylece kan, safrasiz ve lenfsiz kendi renginde ve kıvamında damarlara ulaşır. Safra kesesinde bir arıza olursa, safra kana karışır. Sarılık hastalığı meydana gelir. Safra ile alakalı diğer hastalıklar da baş gösterir. Dalak iyi çalışmazsa lenf kana karışır. Lenfavi hastalıklar meydana gelir. Böbrekler çalışmazsa su kana karışır, istiska (Deri altı su toplama-ödem) hastalığı meydana gelir. Bunun gibi, insanın dışındaki ve içindeki her parçayı bir iş için yaratmışlardır. Beden bunlarsız sağlam olamaz. Belki, insanın bedeni, âlemin bir nümünesidir, muhtasaridır. Âlemde yaratilan her şeyin insanda bir nümûnesi vardır. Kemik dağ gibi, damarlar nehirler gibidir. Kıllar ise ağaçlara, beyin göklere, duygu azaları yıldızlara benzemektedir. Bunu uzun anlatırsak çok sürer. Âlemdeki her şeyin insanda bir nümûnesi, bir benzeri vardır. Domuz, kurt, at, şeytan, cin ve melek gibi. Daha önce bunlara işaret eyledik. Âlemde olan her sanatın onda bir benzeri vardır. Midedeki kuvvet, aşçı gibidir. Yemekleri hazmeder. Saf gıdaları ciğere, tortu ve posalarını bağırsaklara gönderen şıracı gibidir. Gıdaları ciğerde kan haline getiren boyacıdır. Kani göğüste beyaz süt yapan, iki yumurtada beyaz nutfe (Meni) yapan çamaşırcı, böbrekler de ciğerden su çekip mesaneye götüren saka, büyük abdesti dışarı atan, çöpçü gibidir. Safrayı ve lenfi harekete getirip, bedene zarar veren kuvvet, hırsız gibidir. Safrayı ve hastalıkları gideren kuvvet, adil bir başkana benzer ki uzatırsak bunun da sonu gelmez. Bunlardan maksat, bedenin içinde iş yapan nice organlar olduğunu bilmendir. Her biri bir işle meşgul olurken, sen tatlı tatlı uykudasın. Onlar sana hizmetten bir an bile geri durmuyorlar. Sen ise onları tanımıyorsun. Aynı zamanda, Sana olan hizmetlerine de şükretmiyorsun! Bedenin yapısını, terkibini ve her azanın faydalarını bilmeye "ilm-i teşrih" denir. Bu, derin bir ilimdir. İnsanlar bunu bilmezler ve dokunmazlar. Okuyanlar tib ilminde müderris (Profesör) olmak için okurlar. Halbuki tıb ve tib ilmi de muhtasardır, kısadır.
Sayfa 38 - Bedir YayınlarıKitabı okudu
·
80 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.