Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

353 syf.
8/10 puan verdi
İslam Tarih Boyunca Nasıl Yayıldı?
Ebulfazl İzzetî'nin 1978'de "An Introduction to The History of The Spread of Islam" adıyla yayımlanan bu eseri, İslâm'ın ortaya çıktığı zamandan günümüze kadar gelen süreçte yayılma sebepleri ile kişi ve toplumların İslâm'ı seçmesinde hangi etkenlerin rol oynadığını ortaya koymaya çalışmaktadır. Türkçe'ye Cahit Koytak tarafından çevrilen bu kıymetli kitap, "İslâm'ın Yayılış Tarihine Giriş" ismiyle 1984'te Türk okuyucusuyla buluşmuştur. Çevirinin oldukça anlaşılır olduğunu söylemeliyim. Ebulfazl, ilk olarak İslâm'ın yayılışını etkileyen faktörler üzerinde kısaca durduktan sonra tespit edebildiği 13 etkeni ayrı bölümler hâlinde masaya yatırmaktadır. Her bir etkeni açıklarken önce kendi yorumlarını kısaca vermekte, daha sonra birçok alıntı ve o etkenin sonucunda İslâm'ın yayıldığı toplumlardan bahsetmektedir. Kitabın neredeyse tamamında İslâm'ın rakibi olarak görülen Hıristiyanlığın İslâm'la karşılaştırılması yapılmaktadır. Özellikle Afrika kıtasında bu iki dinin yayılmasının sonuçlarının nelere yol açtığı kitabın farklı bölümlerinde kendine yer bulmaktadır. Bu karşılaştırmalar yapılırken yazarın müslüman olması dolayısıyla yanlı bir tutum içinde olacağı hissine kapılsam da, incelediği konu üzerinde gerçekleşen tarihi olayların aktarımı, birçok seyyahın şahitlikleri ve birçok yazarın söz konusu duruma dair yorumları anlatıma dâhil edilerek oldukça objektif bir karşılaştırma yapıldığını rahatlıkla söyleyebilirim. İzzetî, kitabını 14 bölüm hâlinde oluşturmuştur. İlk bölüm giriş mahiyetinde olup "İslâm'ın Yayılmasını Etkileyen Faktörler" başlığını taşımaktadır. Bu bölümde yazar ilk olarak ihtida edenlerin çoğunun neden bu dine girdiğine dair net fikirleri olmadığını, İslâm'ın ahlâkî ve pratik bütünlüğünün onları İslâm'a çekmiş olabileceği tespitini yapmaktadır. Ayrıca İslâm'a giren her grubun seçmiş oldukları dini çok iyi bir şekilde kavradıklarını söylemenin yanlış olacağı da belirtilmektedir. İnsanların İslâm'ı seçmesinde tek bir sebebin etkili olduğunu söylemenin oldukça zor olduğu, her insanın İslâm'ın farklı yönlerinden kendi karakterleri, düşünce yapılarına göre farklı unsurlardan etkilenmiş olacakları da yapılan tespitler arasında. Birinci bölümde İslâm'ın yayılmasına dair birkaç tespit yapıldıktan sonra "İslâm'ın Hoşgörüsü" alt başlığıyla bu dinin yayılmasının kendi özünde yer alan diğer din ve görüşlere karşı hoşgörülü yapısında aramak gerektiği belirtilmekte, hiçkimsenin zorla bir şeye inandırılması sonucu kalıcı bir inanca sahip olamayacağı tespiti yapılmaktadır. Yine bu başlık altında tarih boyunca İslâm'ın siyasi olarak hâkim olduğu coğrafyalarda farklı din ve görüşlerin yaşamaya devam etmesinin İslâm'ın hoşgörüsüne kanıt olarak öne sürülebileceği vurgulanmaktadır. İslâm'ın başkalarına karşı hoşgörüsü üzerinde kısaca durulduktan sonra başka bir alt başlık olan "İslâm ve Şiddet" konusuna geçilmekte ve bu başlık altında İslâm'ın yayılmasının zararının en çok Hıristiyanlığa olduğu, bu yüzden de hıristiyanların müslümanlara tarih boyunca birçok katliam, yok etme yolu aradığı söylenmektedir. Haçlı Seferleri'nin temelinde İslâm'ı yok etmek amacı güdüldüğü belirtilmekte; ancak İslâm'ın hâkim olduğu hiçbir yerde Hıristiyanlık gibi bir sömürge ve yok etme amacında olmadığı ifade edilmektedir. Şiddet konusunda İslâm ve Hıristiyanlığın durumuna dair bazı açıklamalardan sonra "İslâm ve Batı" alt başlığıyla Batı toplumlarının İslâm'a karşı tarih boyunca olan ve artan ön yargılarının örnekleri verilmektedir. Hıristiyan din adamları tarih boyunca kendi müntesiplerini İslâm'dan uzak tutmak için bu dine ve peygamberine bilgisiz ve saldırganca bir tutum içinde karalama kampanyası yürütmüşlerdir. İslâm'ın yayılışı konusunda genel bir giriş yapıldıktan sonra tikel sebepler üzerinden incelemeler başlamaktadır. İslâm'ın yayılmasında en önemli etkenlerin başında "Dinsel Etken" gelmektedir. Kitabın ikinci bölümünü oluşturan bu başlıkta İzzetî, ilk olarak İslâm kelimesinin anlamı, İslâm inancı hakkında özet bilgiler vererek konuya başlamaktadır. Daha sonra "İslâm İnancının Yalınlığı"nın insanları İslâm'a çeken bir unsur olduğu örnekleri, alıntıları ile açıklanmaya çalışılmaktadır. Özellikle Afrika'da İslâm'ın yayılmasının sebeplerinden biri İslâm'ın anlaşılırlığı ve yalınlığı olmuştur. İslâm'ın rakibi olan Hıristiyanlık, kendi inancını oldukça karmaşık olarak sunarken, İslâm insanlara inanç ilkelerini halk düzeyinden entelektüel düzeye kadar toplumun her kesimine anlaşılır şekilde sunmayı başarmıştır. İslâm'ın inanç boyutunda yalınlığı kadar "Akla Uygunluğu" da yayılmasında ve yeni muhtediler kazanmasında İslâm'a büyük bir avantaj sağlamıştır. Yine bu sebeplerin yanında İslâm inancının canlılığı, İslâm öğretisinin yapıcılığı, kuşatıcılık ve tutarlılığı da insanları kendisine çekmesinde İslâm'ın rakipleri karşısında başka avantaj noktaları olmuştur. Ebulfazl, söz konusu edilen avantajların açıklama noktasında İslâm'ı Hıristiyanlık, Yahudilik ve Zerdüştlükle karşılaştırmaktadır. Bunların ötesinde İslâm'ın yayılması noktasında "Diğer Dinlerdeki Dinsel ve Manevî Yozlaşma", İslâm'ın yayılmasını kolaylaştırıcı bir durum olarak ifade edilmekte ve bu konuya dair birçok alıntı yazar tarafından paylaşılmaktadır. İslâm'ın yayılışı konusunda dinsel etkenin boyutları konusunda açıklamalar yapıldıktan sonra başka bir etkene geçilmiştir: Önderlik Faktörü. Üçüncü bölümde İslâm'da kurumsal olarak bir ruhbanlık sınıfının bulunmadığı, ulemanın dini anlama noktasında bireysel olarak çaba gösterdiği, Kilise gibi dini konularda aracı veya şefaatçi olarak yer almadığı; hatta Hz. Muhammed'in dahi böyle bir yetkiye sahip olmadığı vurgulamaktadır. Bunun karşısında yer alan Hıristiyanlık'ta Kilise ile feodalizm birçok konuda işbirliği yapmışlar, halkı sömürmeye çalışmışlardır. İslâm'da kurumsal olmayan, bağımsız ve yerli tebliğcilerin sayesinde birçok hem bireysel hem de kitlesel ihtida meydana gelmiştir. Ayrıca insanların gözünde sömürgeci güçlerle bağlantısı olmayan bağımsız kişilerin samimi tebliğleri, kurumsal bir düzende ilerleyen misyonerlerden çok daha etkili olmuştur. Dördüncü bölüm "Entellektüel Etken" başlığını taşımaktadır. İzzetî, bu bölümde İslâm'ın entelektüel yönü yüksek, farklı düşünce biçimlerine önem veren ve düşünce özgürlüğüne ağırlık veren bir din olması dolayısıyla insanları kendine çektiğini ifade etmektedir. Beşinci bölüm "Ahlâk ve Töre" başlığını taşıyor. Bu başlık altında İslâm'ın bireyler üzerinde ahlâkî değişime vesilesi ile İslâm'a girenlerin toplumda edindiği yüksek mevkiye işaret edilmektedir. Bu ve bunlar gibi durumlar sebebiyle İslâm'ın birçok yeni muhtedi tarafından tercih edildiği ifade edilmektedir. Özellikle İslâm'a giren yeni kişilerin toplumda kendisine saygın bir yer edinmesi İslâm'ın Afrika'da yayılmasında önemli bir etken olmuştur. Ayrıca bu bölümde İslâm'ın ahlâkî emirlerinin bazı kişi ve toplumları İslâm'a girmekten uzak tuttuğu tespiti de yapılmaktadır. Afrika'yı sömüren ülkelerin tamamının Hıristiyan olması, sömürücülere verilen tepkilerin onların dinine karşı da verildiği ifade edilmekte ve Hıristiyanlık ile sömürünün aynı şeyler olduğu sömürülen ülkelerdeki insanlar tarafından düşünülmüş, bu durum da İslâm'ın lehine bir durum olarak ortaya çıkmıştır. İslâm, bu gibi sömürü ülkelerinde daha tercih edilebilir ve isyanı destekleyen bir din olarak görünmüştür. Altıncı bölüm "Kültürel Etken" başlığını taşımaktadır. Ebulfazl, bu bölümde İslâm'ın çeşitli kültürlere seslenebilme, açık bir toplum ve dine güven ve hoşgörü içinde olmasının insanları İslâm'a ılımlı hâle getirdiğini belirtmektedir. Yine yazara göre İslâm, başka din ve kültürleri kendi içinde eritmiş, böylece kişilerin İslâm'a girmesinde kolaylık olmuştur. Hıristiyanlar çoğu zaman bir yere yerleşmek için oranın halkını yok ederken, müslümanlar ise oranın kültürüne saygı göstermiş ve halkı öldürme gibi bir yola gitmemişlerdir. Yedinci bölüm "İnsan Severlik" başlığını taşımaktadır. Bu bölümde İslâm'ın ulaşabildiği coğrafyalarda yıkıcı değil, yapıcı etkilere sahip olduğu, insana, hayvana ve doğayı koruma yönünde faaliyetlerde olduğu bahsedilmektedir. İslâm'ın tasavvufla kaynaşmasıyla birlikte birçok bölgede etkin olduğu da yazarın tespitleri arasındadır. Sekizinci bölüm "Siyasi Etken" başlığını taşımaktadır. İzzetî, bu bölüm altında İslâm'ın siyasi olarak egemen olduğu veya olacağı yerlerde yaşayan insanların önceki siyasi erklerin baskısı, zulmünden dolayı sığınılan bir merci olarak görüldüğü üzerinde durmaktadır. İslâm, hâkim olduğu yerlerde zımmilere dine girmeleri yönünde baskı uygulamamış, hatta onlara siyasi ayrıcalıklar vermiştir. Müslümanlar egemen olduğu ülkelerde resmi dinin İslâm olması için şiddet, baskı uygulamıyorlardı. Müslümanların uzun yıllar yönetimi altında olan ülkelerin resmi dinlerinin İslâm olması çok uzun yıllar almış, birçoğunda da resmi din İslâm olmamıştır. İslâm'ın yayılması tamamen siyasi bir sürece indirgenemez. İslâm çoğu zaman siyasi destekten yoksun olduğu süreçte dahi yayılmaya devam etmesi bunun güzel bir kanıtıdır. İzzetî, İslâm'ın siyasi desteğin olmadığı süreçte de yayıldığını kanıtlamak adına şu örneği vermektedir: Dünyadaki müslümanların neredeyse yarısı İslâm'ın siyasal egemenliğine girmemiş yerlerden olmaktadır. Hatta bunlara ilaveten yazar İslâm'ın siyasal olarak gerilemesi sürecinde bile yayılmaya devam ettiğini ifade etmektedir. Ebulfazl, İslâm'ın sadece askeri ve siyasal güçle yayıldığı iddiasının doğru olmadığını ısrarla vurgulamaktadır. Bu konuda kitabın birçok yerinde söz konusu iddiaya farklı açılardan cevap vermeye çalışmaktadır. Yine buna benzer başka bir meşhur iddia da şudur: İslâm kılıçla yayılmıştır. Bu gibi iddiaların en başta temeli inanca dayanan bir süreçte uzun süre devam edemeyeceğini, insanların baskı ve zulüm - eğer varsa - kalktığı anda dinden dönmeleri, cephe almaları gerekirdi. Ancak görünen manzaraya bakılırsa İslâm'ın siyasal egemenliğini kaybettiği ülkelerde eğer soykırım yahut işkence, baskı gibi durumlar yoksa insanların İslâm'a bağlı kaldıkları görülmektedir. Dokuzuncu bölüm "Sosyal ve Sosyo-Politik Etken" başlığını taşımaktadır. İzzetî'ye göre insanların İslâm'ı seçmesinde etkili olan durumlardan biri de onun yeni bir sosyo-politik bir çıkış imkânı vermesidir. İslâm, kendisine inanan topluluklar arasında oluşan yapay ayrımları yok etmekte, böylece o toplumda birlik, kardeşlik yayılmaktadır. İslâm, eşitlikçi toplum önerisiyle ezilen toplumları, kişileri toplumun değerli birer üyesi hâline getirmektedir. Özelikle Hindistan ve Afrika'da müslüman olan toplumlarda bireysel değerin artışı ve toplumsal birliğin oluştuğunu görmek mümkündür. İslâm günümüzde Amerika gibi dünya liderliğini yürüten ülkelerde dahi çözülemeyen renk ve ırk ayrımının panzehiri konumundadır. Özellikle Amerikalı Müslümanlar, İslâm'ın eşitlikçi ve ayrımcılık yapmayan düşüncesinin câzibesini hissetmişlerdir. İslâm'ın eşitlikçi toplum önerisine karşı, rakibi Hıristiyanlar sömürdüğü ülkelerde yaşayan halklara her zaman ikinci sınıf insan muamelesi yapmıştır. Ayrıca ırkçılık o kadar ileri bir seviyeye gelmiştir ki, Hz. İsa'nın portresini dahi bir Filistinli olarak değil, Avrupalı mavi gözlü sarışın olarak resmetmişlerdir. İslâm'ın sosyal olarak yayılmasında evlilik ilişkilerinin de etkisi olduğu İzzetî tarafından ifade edilmektedir. Afrika, Çin, Hindistan gibi birçok ülkede halkın güvenini kazanan müslümanlar halktan kişilerle yaptığı evliliklerle İslâm'ın yayılmasına katkı sağlamışlardır. Onuncu bölüm "Ekonomik Etken" başlığını taşımaktadır. İzzetî, İslâm'ın birçok yere müslüman tüccarlar vasıtasıyla girdiğini belirtmektedir. Müslüman tüccarlar güvenilirlikleriyle halkın gönlünü kazanmış, onların kızlarıyla evlenmiş ve dini samimi bir şekilde yaşayarak İslâm'ı yayma imkânı bulmuşlardır. Ayrıca bir ülkede idareyi ele alan müslümanlar, o ülkedeki ekonomik durumu iyileştirmeye çalışmışlardır. Baskıcı yönetimlerden bir kurtuluş ve maddi özgürlük isteği İslâm'a olan yönelişi artırmaktadır. Ebulfazl Hoca, müslümanların idare ettiği ülkelerde insanların sırf cizye ödemekten kurtulmak için müslüman oldukları iddiasının doğru olmadığını söylemektedir. Eğer kişiler sırf maddi bir durumdan dolayı din değiştiriyorlarsa zaten eski dinlerine o kadar bağlı olmadıkları anlaşılmaktadır. Eski dinine bu kadar pamuk ipliği ile bağlı olan kişilerin o dine gerçekten mensup oldukları ise şüpheli bir durumdur. Ayrıca müslüman olmakla cizyeden kurtulsalar da başka vergiler devam ediyordu. Bir vergiden dolayı dinin değiştirildiği iddiası çok su götürür bir iddiadır. On birinci bölüm "İslâm'ın Yayılmasında Temel Bir Etken Olarak Hicret" başlığını taşımaktadır. İzzetî, bu başlık altında müslümanların çeşitli sebeplerle göç ettikleri yerde dini temsil ederek dini yaydıklarını belirtmektedir. Hindistan, Sicilya, Çin gibi ülkelere çeşitli sebeplerden ötürü çok sayıda müslüman göç etmiştir. Mesela bu göçlerden birisinin sebebi Moğol istilalarıdır. On ikinci bölüm "İslâm'ın Yayılmasında Eğitim Etkinliklerinin Rolü" başlığını taşımaktadır. Yazar, burada İslâmî eğitimin toplumun değişiminde oynadığı rolü ve bir zamanlar bilimin öncüsü rolünde olan İslâmî eğitim kurumlarının İslâm'ın yayılmasında önemli bir rol oynadığını söylemektedir. İslâmî eğitimle önemli farklar ortaya koyan yerlerin başında Afrika'daki müslümanlar gelmektedir. Öncü rolü üstlenen kurumlar olarak da Ezher'i örnek olarak vermektedir. On üçüncü bölümde "İslâm Uygarlığı"nın gelişimiyle İslâm'ın yayılmasında etkili olduğu üzerinde durulmaktadır. On dördüncü bölüm "İslâmî Dinamizm ve Esneklik" başlığını taşımaktadır. Kitabın son bölümünde İzzetî, İslâm'ın birçok sorun ve saldırı karşısında hâlâ ayakta kalması ve direnebilmesinde etkili olan unsurun onun dinamizm ve esnekliğinden kaynaklandığını ifade etmektedir. İslâm, ortaya çıkan birçok ideoloji, baskı ve yozlaştırmaya rağmen direnebilme ve kendini yenileyebilme gücünü içinde barındırmaktadır. İnsanların hâlâ İslâm'ı seçmesinin ardında onun bu özelliklerinin etkisi de bulunmaktadır. Ebulfazl İzzetî, İslâm'ın yayılış serüvenine dair birçok farklı etkeni tespit etmiş ve bunları ayrı başlıklar altında incelemeye çalışmıştır. Birçok başlık altında Afrika, Hindistan, Çin, Türkler gibi toplumların İslâm'ı seçmesinin izlerini sürmüştür. Kitabın sonunda bu tespitlerini ayrı başlıklar altında toplasaydı daha güzel olurdu. Yine günümüzde yaşayan azınlık yahut çoğunluğu müslüman olan toplumların İslâm'ı seçmesindeki etkenleri incelese çok yerinde olurdu. Galiba bu dediğimi kitabının 2002 yolunda yayımlanan 4. baskısında yeni bir bölüm açarak yapmaya çalışmış. "The Spread of Islam: The Contributing Factors" adını verdiği kitabının yeni baskısında "The Muslim Community" başlığıyla kitabın eksik kalan bölümünü tamamlamış gibi görünmektedir. Keşke bu değerli kitap, 2002 baskısı esas alınarak yeniden çevrilse ne de güzel olur! Sonuç olarak İslâm'ın yüzyıllar boyu nasıl yayıldığını, Hıristiyanlık ile İslâm'ın yayılma sürecinin farklılığını, Afrika, Hindistan, İspanya gibi ülkelerde İslâm'ın yayılmasında etkili olan sebepler gibi birçok konuyu kapsamlı ve güzel bir üslupla okumak isteyenlere -maalesef baskısı olmayan- bu değerli kitabı tavsiye ediyorum. Bu inceleme ve bu kitaptan yaptığım alıntıları medium hesabımdan okumak için tıklayınız: sametonurr.medium.com/i%CC%87slam%C4%...
İslamın Yayılış Tarihine Giriş
İslamın Yayılış Tarihine GirişEbulfazl İzzeti · İnsan Yayınları · 20032 okunma
·
182 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.