Kitap adını Shakespeare'in Fırtına adlı oynundan alıyor. Yazar kapitalizmin ırkçı ve cinsiyetçi yüzünü, soykırıma varan bir şiddetin öncelikli hedefi haline gelmiş bu iki figür üzerinden anlatıyor.
Ortaçağ'ın başlarında Avrupa'daki binyılcı ve heretik hareketlerden, bu hareketlerdeki kadınların yerinden ve hareketlerin sınıfsal kimliğinden başlanıyor anlatılmaya. Kapitalizm gelişirken dünyayı ırk, sınıf ve cinsiyetlere böldüğünü, üst sınıfın çıkarı için her şeyi mübah görüşünü gözler önüne seriyor. Topraklarını kaybeden köylü erkekler ile kadınların birliğini bozmak için nasıl cadı avlarının kullanıldığından/ortaya çıkarıldığından; iki cinsiyeti ayırarak işçi sınıfının birliğinin ve gücünün nasıl kırıldığından bahsediliyor.
Yazarı o kadar çok seviyorum ki sevgimi kelimelerle ifade edemeyeceğim. Tarihi bir erkek tarihçi gözünden okumak bizleri körlerşetiriyor gerçekten. Toplumun bir yarısını hiçe sayarak yapılan her değerlendirme gerçeklerin üzerini örten bir perde. Silvia'nın olaylara bakışı, değerlendirmesi ve ulaştığı sonuçlar çok farklı ve önemli. Kadınların tarihteki yerini, kadınların tarihini öğrenmek olayların iç yüzünü görmemize daha fazla olanak sağlayacak.
Silvia Federici kesinlikle okumanız gereken bir yazar. Okumayada bu kitabı ile başlamanız hem onunla tanışmak için hem de tarihsel olarak çok daha iyi olacaktır.