Bu ve bunun gibi kitapları okuduktan sonra avucunuza bırakılan sızıyla ne yapıyorsunuz? Ben artık karakterlerle vedalaşırken geri veriyorum sızıyı. Bir kitaptan payıma kalan sızı olsun istemiyorum sanırım artık. Malum, hayat herkes için yeterince, bazen haddinden fazla acı yoğuruyor.
Anlatılan Momo’nun, fahişelerin çocuklarını büyüten Madam Rosa’nın, biraz da Kur’an-ı Kerim’le Sefilleri, Allah’la Victor Hugo’yu karıştıran Mösyö Hamil’in hikayesi.
Araplık, Müslümanlık, Yahudilik, türlü kimliklerin bir arada yaşadığı bir işçi mahallesinde Madam Rosa’nın kara gömlekli Auschwitz hayaletinden kurtulamayan ruhuyla biraz Şeker Portakalı Zeze’si, biraz PAL Sokağı Nemeçsek’liği, azıcık haytalık, fırlamalık, ama en çok sevgi, şefkat ve duyarlılıkla yoğrulmuş Momo’nun ruhu arasında bir kucaklaşma.
Keyifli okumalar..