Benim Hakan Günday sevdamı bilmeyen yoktur artık. Bırakın Türk yazarları dünya edebiyatında karalama yapsa dahi okunur dediğim tek isim. Adam öyle bir yazıyor ki, kitabı bırakıp bu kelimeleri, sayfaları yazan beyin yapısını düşünmeye başlıyorsunuz çoğu yerde. Nasıl aklına gelir bu kadar kelime, nasıl o kelimelerle bu kadar etki yaratılır hayran kalmamak mümkün değil. İkinci okumam olduğu halde sanki ilk kez okuyor gibi etkilendim, ilk kez okuyor gibi yedim o yumrukları beynime...
11 yaşında annesi tarafından yurttan alınıp evlendirilen Derdâ. Kocası kendisinden tam 16 yaş büyük bir tarikat şeyinin oğlu ve tam bir mazoşist. Londradaki evlerinde cehennem gibi geçen beş yıl. Bu beş yıl içinde bir çok olay yaşayan ve en sonunda kendi hapishanesinden kendisi kaçan ve bulaşmadığı pislik kalmayan Derdâ. Pornodan esrara, eroin taşıyıcılığından köle sahipliğine kadar aklınıza gelebilecek ve gelemeyecek her şey geliyor başına bu beş yılda. Babasının öz kızı olduğunu bilmeden tecavüz etme girişimiyle biten beş koca yıl... Ve yatırıldığı hastaneden edebiyat profesörlüğüne giden yol...
Diğer tarafta Türkiye'de 11 yaşında mezar temizlikçisi olan Derda. Annesinin öldüğünü yurda giderim korkusuyla kimseye söylemeden kesip 12 parçaya bölerek her birini ayrı bir mezara gömen Derda. 11 yaşından 16 yaşına kadar mezar temizleyerek hayatını kazanan sonra korsan kitap işine giren Derda. Ve Oğuz Atay ile kesişen yolu sayesinde değişen hayatı. Oğuz Atay için işlediği üç cinayet sonrası 24 yıl sürecek olan hapishane hayatı. Ve 40 yaşında Oğuz Atay'ın mezarı başında Derdâ ile tanışıp, kesişen, onunla biten hayatı...
Ne kadar anlatsam o kadar az, ben ne kadar tamam desem de eksik kalacak bir kitap. Kalemin var olsun Hakanım Gündayım.
Yıllar sonra okuduğum bu ikinci okumada heyecanımı paylaşan, aynı sayfalarda kesişip aynı satırların altını çizdiğim, kitaba anlam katan kadın 
Tülin Baran seviliyorsun vesselam.
··
269 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.