Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

104 syf.
·
Puan vermedi
İnsanın inceleme yaparken kendini muhasebeye çekme istegi bile yetersiz kalıyor. Kitap bittikten sonra bi an kendinizi duvarı izlerken ve o odanın lambadan yanan ışığını adeta izleyip kitabın bu kadar az ve öz oluşunu fakat her sözüne onlarca anlam yükleyip etkisinden çıkamayaşını düşünürken bulursunuz. İran kültürünü bir türlü kabullenemeyen , değişiceğine inanmayan sadık Hidayet , soylu bir ailenin çocuğu olmasına rağmen mühendislik okumak için Belçika’ya gider. Ancak edebiyata ilgisi ve yaşadıgı kültürün temeli onu Paris’e Fransız dili ve edebiyatı öğrenmeye iter. 1930 da tahrana döner ve 1936 da Hindistana giderek budizme ilgi duymaya baslar. Buda’nın eserlerini Farsçaya çevirir. İrana dönüp o dönemin başkanlığını yapan eniştesinin öldürülmesinden sonra içindeki karanlık umutlar daha da artmış ve yaşadığı coğrafyaya dair umutlarını bi kez daha yitirmişti. Paris’te bir daire de havagazı ile intihar ederken ölüme hazırlanmış bir vaziyette ve eserleri yok edip ölüme gitmeye hazırlandıgını görüyoruz. Kitabında bir cok objeye yer veren hidayetin butimar kuşundan soz etmesi gözlerden kaçmıyor. Eseri okurken bir labirentte ve kısır döngü de hissettim kendimi. Hayali ve asli bir izlenim sunan yazar , yaşadıklarını ve hissettirdikleriyle okuyucuyu tümden bu dünyaya alıp , kasabın kurbanı kesmesinden , işlediği cinayetin altındaki ruh halinden , çömlekteki resımlerde gorduklerınden , odaya sinmiş yılların gitmeyen sidik ter kokusundan ve tabii ki babasından kalma şarabına kadar herşeyi ama herşeyi cok derinden yaşattırıyor. Ölümünden önce kendini tanıyamaması kendini gölgesine dahi anlataması korkusunu yaşamış yazar ve şoyle kaleme almış; Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. Tek ilâç şarap yardımıyla unutmaktır; afyonun ve uyuşturucu maddelerin sağladığı sahte uykudur. Ama ne yazık ki bu tür devaların da etkileri geçicidir, acıyı kesecekleri yerde çok geçmeden daha da şiddetlendirirler. Acaba bir gün bu metafizik olguların, ruhtaki bu kendinden geçme halinde ve uykuyla uyanıklık arasında beliren gölgeler yansımasının sırrı anlaşılacak mı? Ama ben onlardan bir tanesini anlatmakla yetineceğim, başımdan geçti bu ve beni öyle sarstı ki asla unutamam. Ömrüm oldukça, ezelden ebede, insan kavrayışının ötesindeki o dünyaya ulaşacağım âna kadar, onun o uğursuz izleri hayatıma hep zehir akıtacak. "Zehir" diye yazdım ya, onun damgasını her zaman bağrımda taşıdığını, taşıyacağımı söylemek istiyorum. Çalışacağım yazmaya, aklımda kalanları, olaylar zincirinden zihnimde kalanları yazmaya. Belki genel bir sonuca varırım, hayır, fakat içim rahat eder, inanabilirim kendim. — Çünkü benim için hiç önemi yok, inanmış inanmamış başkaları. — Lâkin tek korkum: yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan. tecrübelerimle şu yargıya vardım ki, başkalarıyla benim aramda korkunç bir uçurum var, anladım, elden geldiğince susmam gerek, elden geldiğince düşüncelerimi kendime saklamalıyım. Ve şimdi yazmaya karar vermişsem, bunun tek nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğidir. Duvardan doğru eğilmiş, yazdıklarımı oburca yutmak, yok etmek isteyen gölgeme. İşte onun için denemek istiyorum: Birbirimizi ola ki daha iyi tanırız. Uzun zamandır başkalarıyla bütün bağlarımı koparmışım, kendimi daha iyi tanımak istiyorum. Ne boş düşünce! — Olsun, fakat her hakikatten çok azap veriyor bana. — Bana benzeyen, görünüşte bendeki ihtiyaçlara, tutkulara, arzulara sahip bu insanlar niçin kırarlar beni? Ancak benimle eğlenmek, bana çatmak için yaratılmış bir avuç gölgeden başka bir şey mi bunlar? Ne hissetsem, ne görsem, neye değer versem hepsi, baştan sona bir vehim değil mi, gerçekten hayli farklı bir kuruntu değil mi? Fakat ben gölgem için yazıyorum, gaz lambasının duvara yansıttığı gölgem için. Kendimi ona tanıtmalıyım.
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Doğu Kitabevi · 202028,1bin okunma
·
178 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.