‘Bedenler birbirine karışır, her şey besinle dışkıyı bir araya getiren bir tür yamyamlık içinde birbirine girer. Sözcükler bile birbirini yer. Bu, bedenlerin eylem ve tutku alanıdır: Şeyler ve sözcükler her yöne dağılır ya da tam tersine, ayrılmaz bloklar halinde kaynaşır. Derinde her şey korkunçtur, her şey anlamsızdır.’
Deleuze ile tanışma kitabım. Keyif alarak ve düşünerek okudum. Biraz ara verdim sindirdim. Deleuze, sanatı zihnin haritası olarak nitelendiriyor. Nietzsche’nin üst insanını, Spinoza’nın Etika’sını, Vermeer’in ışık ve gölge kavramlarını harmanlayıp, dil ile toplumsal düzeyin armonikasını çıkartıyor. Major dil ve minör dil kavramları ona ait. Bir nevi Edebiyatı, Felsefeyi sanki ameliyat masasına yatırmışçasına en derinlerde neşteri gezdiriyor. Bunu ise ustalıkla yapmasını biliyor. Daha bir çok önemli isim var ama yüzeysel bahsetmem kitaba haksızlık olurmuş gibi geliyor.