İhsan Oktay Anar kitapları üzerine yazmakta oldukça zorlanıyorum . Türk edebiyatının çok kıymetli yazarları , çok kıymetli eserleri var elbet ama Anar hakikaten bir başka . Değişik bir kafası var , kendine has bir dünyası da . İyi ki bize açıyor bu dünyayı , iyi ki mahrum bırakmıyor . Çok ama çok büyük bir eksiklik olurdu.
Gelelim kitaba . Bugüne kadar okuduğum İhsan Oktay Anar kitaplarının tamamı için söylediğim ‘Amat’ için de geçerli . Derslerde okutulacak kadar değerli bir eser . Her bir karakter tek başına bir metafor . Her bir olayda dini , felsefi , sosyolojik bir gönderme var.
17. yy’da geçen hikayede ‘Amat’ adındaki geminin bilmediğimiz bir yere , bilmediğimiz bir sebepten yolculuğuna tanıklık ediyoruz . Amat yani geminin kendisi kitaptaki en büyük metafor bence . Yoruma çok açık elbette . Amat’ın bana çağrıştırdığı Hz. Nuh ‘un gemisinin bir antitezi olması . Nuh peygamberin masum canlılardan oluşan gemisine karşı , Diyavol Paşa ‘nın günahkarlardan oluşan Amat’ı . Elbette kaptanın isminin Diyavol (Diablo) olması bir tesadüf değil . Dini göndermeler bunlarla da sınırlı değil . Gemideki boruyu üflemekle sorumlu İsrafil , marangoz Nuh usta , Habil gibi karakterlerle önemli İslami figürlere selam çakılmış .
Ayrıca kitapta kendine geniş yer bulmuş döngüsel zaman kavramı da , Anar’ın bildiğimiz gerçeküstücü tavrına farklı bir boyut kazandırmış . Hepimize esasen birer ölümsüz müyüz ? Peki nasıl ?
Son söz ; kendinizi bu güzellikten mahrum bırakmayın lütfen ..