Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

111 syf.
9/10 puan verdi
·
33 saatte okudu
“Köpek” Abigail Anaya’nın demir yumrukla yönettiği bir Latin Amerika ülkesinde (neresi olduğu belli değil) siyasi bir mahkûm/suçlu Aristide Ungria ile adı olmayan bir muhafız köpeği arasında geçen bir yaşam kalım savaşıdır. Aslında kitap ilk başta bir insan ile bir hayvan arasındaki mücadele gibi görünse de sembolik olarak (bence) bu mücadeleyi dikta rejimi ile birey arasındaki bir kavga olarak okuyabiliriz. Kitap dikta rejiminin insan ve toplum psikolojisi üzerindeki baskısını çok çarpıcı bir şekilde yansıtıyor. Mahkûm ile köpek arasındaki yaşam kalım mücadelesi kitabın son sayfasına kadar gizemini korumayı başarıyor. Çünkü okur ister istemez hangisinin galip geleceğini merak ediyor. Her ne kadar insan hayvana göre daha gelişmiş bir canlı olsa da bu savaşta iki taraf eşit derecede güçlüdür. Çünkü Alman çobanı ve kurt karışımı köpek son derece güçlü, itaatkâr ve tam bir ölüm makinesidir. İnsan gibi düşünebilme yeteneğine sahiptir. Birebir mücadelede kesinlikle insanı öldürebilecek güçtedir. Öyle ki Aristide köpek için insandan bile daha insan benzetmesini yapar. Aristide Ungria devletin güvenliğine karşı komplo hazırlamaktan yirmi yıl hapse mahkûm edilir. Gündüzleri bir yol kenarında taş kırarak, geceleri de otuz kadar mahkûmla bir barakada zincirli bir şekilde geçirir. Tutuklanmadan önce ihtilalcilerin arasında sivrilir ve anarşinin kol gezdiği bir ülkeye düzen getirebileceği umuduyla arkadaşları tarafından kışkırtılır. Ancak Aristide için hiçbir şey beklendiği gibi gitmez ve nihayetinde hapsi boylar. Orada bir ömür geçirmeye niyetli olmayan kahramanımız çareyi firar etmekte bulur ve bunu başarır da. Bu firar bir kurtuluştan ziyade yeni bir esaretin başlangıcıdır. Çünkü firar ettiği esnada peşine takılan gardiyanı öldürmüş, köpeğini de yaralamıştır. Gardiyan, köpeğine ölüm anında son kez emir verir: “öldür onu”. Bu emirden hareketle köpek kaçağı öldürmek için varını yoğunu ortaya koyar. Yazarın zaman zaman köpeğin zihnine girip onun düşüncelerini aktarması kitabın bence en güzel taraflarından biri. “Böyle bir durumda bir hayvan düşünse aklından neler geçerdi?” sorusu gayet güzel bir şekilde cevabını bulmuş oluyor. Kitabın son sayfasına kadar Aristide’nin asıl özgürlüğüne kavuşup kavuşamayacağını merak ediyoruz. Çünkü onun için gerçek özgürlük köpekten kurtulduğu gün başlayacaktır. İkisi arasındaki güç dengesi sürekli değişir. Doğada başlayan amansız takipte köpek avantajlı konumdayken, şehirde devam eden takipte avantaj Aristide’ye geçiyor. Aristide her seferinde köpeği atlatmayı başarsa da köpek takipten hiçbir zaman vazgeçmeyip bir şekilde onun izinin bulmayı başarıyor. Bu kovalamaca Aristide’nin psikoloji üzerinde oldukça derin etkiler bırakıyor. Kendisini adeta paranoyak yapıyor. Köpek onu her yerde gölge gibi takip ediyor. Yazar bunu da ortaya koyduğu olaylarla okura çok güzel aktarmayı başarıyor. Aristide dava arkadaşlarına kavuştuğunda aslında hiçbir şeyin değişmediğinin, boş yere tutuklandığının farkına varır. Üstelik en yakını olan kişi -sevgilisi- başka biriyle kaçmıştır. Bir kişinin diktatöre kafa tutmasının beyhudeliğini ve saçmalığını anlar. Bir başkaldırının kolektif bir şekilde yapılmadığı takdirde başarıya ulaşamayacağını hem kendisi hem okur olarak bizler de anlıyoruz. Heyecan ve gerilim kitabın son sayfasına kadar devam ediyor. Peki sonunda kim galip geliyor? İkisi arasındaki öfke ve kin ne şekilde son buluyor? Bu soruların cevabı son sayfada gizli. Her yaş okura hitap edebilecek bu kitabı bulursanız kaçırmayın derim. Keyifli okumalar.
Köpek
KöpekAlberto Vazquez-Figueroa · Can Sanat Yayınları · 198330 okunma
··
1.020 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.