Otelde bir Buharalı çocuk yanımıza geldi. Geniş yüzlü, beyaz dişli, kısa burunlu, konuşmak heveslisi bir çocuktu. Satılık külahları elinden düşecek kadar bize dalmıştı. Elindekileri sorduk.
- Hacı külahları! dedi.
Kimin yaptığını anlamak istedik.
- Medineli usta, cevabını verdi.
- Sattığın şeyden sana ne verir?
Küçük, göğsünün bütün nefesini boşaltan uzun bir "hiç..."le boynunu büktü.
- Sade ekmek alırım, entari giyerim, dedi.
- Anan nerede? Baban kim?
Anası Mekke'de, babası Medine'de ölmüştü. Memleketini sorduk. Ruhunun bir köşesini yırtmıştık. İsim söylemedi, yalnız:
- Sıcak değil, içinden su geçer dedi.