Sultan Osman'ın üzerinde beyaz bir entari vardı. Başında ne kavuk, ne de padişahlık alâmeti olan sorguç vardı. Boyuna bosuna, yüzünün güzelliğine renk ve heybet veren kıymetli kumaşlardan yapılmış kaftan da yoktu. Yüzünün rengi korku ve heyecandan bembeyaz olmuştu. Yeniçerilerin Hüseyin Paşa'yı gözleri önünde parça parça etmeleri Genç Osman'ın korku ve heyecanını bir kat daha artırmıştı. Hüseyin Paşa'nın suçsuz yere ölrülmesine üzülmüş, […] Yeniçeriler, sözünü yarı da bıraktılar, üzerine atılarak yaka paça edip dışarı çıkardılar, rastladıkları bir sütçü beygirine bindirerek Ortaca mi'ye doğru ilerlediler. Yeniçeriler pek memnundular, kan dökmeden, zahmet çekmeden Genç Osman'ı ele geçirmişlerdi. Keyiflerine diyecek yoktu, durmadan onunla alay ediyorlar, baldırını çimdikleyerek: “Osman Çelebi! Meyhaneleri basıp, Yeniçeri ve Sipahiyi taş gemisine koymak, denize atmak olur mu?” gibi sözler söyleyerek ve hakaret ederek Ortacami'ye geldiler. Genç Osman Yeniçerilerin yaptıklarına dayanamayarak ağlamaya başlamış, bir aralık da: “Behey edepsiz mel'un, padişahınız değil miyim? Bu ettiğiniz hakaret nedir?” Diye gürledi ise de bu, Yeniçeriler üzerinde hiç bir tesir yapmadı. Bilakis Yeniçerilerin daha çok alay ve hakaret etmesine yol açtı. Hakikaten o zamana kadar hiç bir padişaha bu şekilde hakaret edilmemiş, vezirleri, ağaları gözleri önünde parçalanarak yere serilmemişti.
Sayfa 144 - Ötüken Neşriyat