Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

131 syf.
8/10 puan verdi
·
18 saatte okudu
Terk edilmiş yaşlı bir adam ve dağların ücra köşesinde terk edilmiş bir köy. İkisi de ortak bir kadere sahip. Adam hayatına değer katanları, köy de sakinlerini kaybetmiş. İkisi de zamana yenik düşmüş, fiziksel durumları artık son raddeye gelmiş. Adam öldü ölecek, köy çoktan harabeye dönmüş, doğanın ve hayvanların esiri olmuş. “Sarı Yağmur” bir adam ve bir köyün trajedisi hakkında bir kitap. Anlatıcı Andres’in düşünceleri ve izlenimleri köyü ayakta tutan tek şeydir. Köyün terk edilmişliği ve harabe yapısı anlatıcının bedeni ve yaşamıyla adeta bir uyum içindedir. Kitabın başlangıcında acı çeken Andres ölüm döşeğinde bizi beklemektedir. Kendi sözleriyle hayattaki son gününü yaşamaktadır. Hal böyleyken Andres hayatının yoğun olarak son on yılının muhakemesini yapar. Kitap boyunca Andrea hikâyesini geriye dönüşlerle içsel bir monolog şeklinde anlatır. İnsanlar köyü terk edeli 10 yıl geçmiştir. Köydeki değirmen kapanınca köy sakinleri birer birer daha iyi bir yaşam umuduyla eşyalarını katırlara ve eşeklere yükleyerek köyü terk ederler ve evlerini tahtakurularına, vahşi hayvanlara, sarmaşıklara ve zamana emanet ederler. Geride sadece Andres ve eşi kalır ancak eşi yalnızlığa ve onun sebep olduğu depresyona daha fazla dayanamaz ve kendini asar. Bu olaydan sonra yaşlı adamın tek can yoldaşı vefakâr köpeği olur. Aslında buraya kadar anlattığım bilgilerle yazarın hayatı arasında bir paralellik kurmak mümkün. Çünkü yazar çocukluğunu bir köyde geçirmiş ve köyleri baraj altında kalınca insanlar köyü terk etmek zorunda kalmışlar. Belki bu kitap yazarın çocukken hissettiklerinin bir dışavurumudur, bilemiyorum. Köy tamamen terk edildikten sonra Andres vaktini dağlarda avlanarak ve köyün sokaklarında komşularının evlerinin parçalanmasına ve yavaş yavaş yıkılmasına tanıklık ederek geçirir. Aradan zaman geçtikçe mutsuzluğu artar, yalnızlığı dayanılmaz bir hale gelir. Andres’in gördüğü her şey ona zamanın acımasız akışını anımsatır. Anıları her gece hortlamaya başlar. Andres çocuklarının hepsini trajik bir şekilde kaybetmiştir. Fiziksel çöküntü kadar asıl çöküntü duygusaldır ihtiyar için. Geçmişi hikâye ederken acısını içimizde hissedebiliyoruz. Bu incelemeyi sanırım bu hissiyat bana yazdırdı yoksa böyle bir yazı yazmak aklımda yoktu. Anlatıcı zaman zaman sevdiklerinin hayaletlerini de görür. Bu da biz okuru onun güvenilirliği konusunda şüpheye düşürür. Anlatıcının bize anlattıkları ne kadar doğru? Bu anlatıcıya güvenebilir miyiz? Bunak ya da akıl hastası birinin saçmalıklarını mı okuyoruz acaba? Bu sorulara cevap bulmak biraz zor. Kitabın tamamına sinen melankolik bir hava var. Yalnızlık, unutulmuşluk, hüzün, pişmanlık, çaresizlik, acı içinde ölümü bekleme… Tüm bunları yaşlı adamda fazlasıyla hissediyoruz. Sarı renk metaforu da melankoli gibi kitabın her sayfasına sinmiş. Sarı renk havayı esir etmiş, tüm doğa sarıya dönmüş. Yaşlı adam her şeyi sararmış bir fotoğraf gibi görür. Aslında sarı renk hem yaşlı adama hem bize eninde sonunda her şeyin unutulacağı ve zamana yenik düşeceği gerçeğini anımsatmıyor mu? Kitabın dili ise son derece lirik. Türkçeye çevrilirken bu yapısından ne kadarını kaybetti bilemiyorum ama okur bunu rahatlıkla hissedebiliyor. Yazarın roman yazmaya başlamadan önce bir şair olduğu biliniyor. Yazar bu şair kimliğini kitapta gizleyememiş. Kitabı baştan aşağıya uzun bir lirik şiir gibi okumak mümkün. Kitabın olay örgüsü bakımından okura çok fazla bir şey vaat etmediğinin farkındayım. Okuması ve takip etmesi hiç kolay değil. Yazarın dili ve üslubu, konuyu ele alış tarzı, zaman ve mekân kavramlarını birbiri içine geçirerek hikâye etmesi Faulkner’ı fazlasıyla çağrıştırıyor. O yüzden okuma süreci çok durağan ve olaysız ilerliyor. Biz okurlar zaman ve mekânda sınırsızca dolaşan düşünceleri okuyoruz. Bu düşünceler belli bir sıra izlemiyor, tamamıyla serbest çağrışım tekniğiyle bize aktarılıyor. Ben bu kitabı okuduktan sonra bir şey hissetmesem de sonrasında bu kitaba dair içimde bir şeylerin harekete geçtiğini fark ettim ve şu an o yaşlı adamı düşündükçe içime bir hüzün çöküyor.
Sarı Yağmur
Sarı YağmurJulia Llamazares · Can Yayınları · 200612 okunma
·
912 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.