İslam coğrafyasında sadece din bilimi insanları etki etmekle kalmaz, tersi yönde bilim de dinin yaşamasında çok merkezi bir rol oynar. Bunun en bariz örneği ise namazın önemli bir unsuru olan kıblenin tespit problemidir. Namaz ibadeti dünyanın herhangi bir yerinden Kâbe yönünü tespit etmeyi gerektirir. Harita ve pusulanın olmadığı bir dönemde bunu yapmak kolay değildir. Böyle bir şeyi yapmanız için dünyanın yarıçapını (tabii yuvarlak olduğunu da bilmeniz gerekir), küresel trigonometri ve ciddi bir seviye astronomi bilmeniz gerekmektedir. Bu sorunu çözmek için Müslümanlar astronomi öğrenir, 830’larda Halife Memun sponsorluğunda dünyanın yarıçapını büyük bir hassasiyetle tespit ederler. Yunan medeniyetinden usturlap isimli o dönemin GPS cihazını
alıp geliştirir, matematik yetersiz kalınca küresel trigonometriyi geliştirirler. Nitekim sinüs, kosinüs gibi trigonometrik kavramlar Arapça kökenlidir. Bu çalışmaları yapmadan, yani bilimle uğraşmadan kıbleyi doğru bir şekilde Endülüs, Kuzey Afrika ya da Hindistan’dan kabaca
bile bulmak çok kolay değildi. Allah adeta Müslümanları bilime
uğraşmaya mahkûm etmişti.