Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

128 syf.
·
Puan vermedi
·
44 günde okudu
Entelektüel Üzerine
Entelektüel (Sürgün, Marjinal, Yabancı) Edward W. Said Ayrıntı Yayınları, 1995 İstanbul Edward W. Said, Filistinli Hıristiyan bir ailenin çocuğudur. Onu kendi bağlamı içerisinde değerlendirmek için öncelikle bunun bilinmesi ve yazarın eserinin ve düşünce yapısının bu yönden irdelenmesi gereklidir. Bir Filistinli olan Said, on beş yaşında ailesiyle birlikte Amerika’ya göç etmiş ve emperyalizmi tanımıştır. Değerli görüşleri ve savunduğu hakikatlerle Said, yazın dünyasında kıymetli ve yadsınamaz bir yere sahiptir. Her ne kadar Bernard Lewis gibi pek çok entelektüel kendisine ağır eleştiriler yöneltmiş, öyle ki kendisini yazın dünyasından silmek, susturmak istemişlerse de, ciddi sağlık sorunları yaşadığı bir dönemde kendisini bir de onlardan savunmak ve herkese doğru ifade etmek için bir nevi savunma yazıları kaleme almak zorunda bırakmışlarıdır. Said, yazın ve düşünce dünyasında bir kilometre taşıdır. Doğu ve Batı gibi kavramsallaştırmaların karşısında edebiyat eleştirisinin seçkin örneklerini vermiş bu yönden de hatrı sayılır, hakkı teslim edilmesi gerekilen bir isimdir. Said, bu çalışmada ele alınan eserinde olduğu gibi marjinal, gür bir sestir. Onu marjinal yapan şeyler; Hıristiyan bir Filistinli oluşu, Amerika’da yaşayıp Colombiya Üniversitesinde dersler veriyor oluşu, hem Doğuyu hem de Batıyı tanıyor olarak entelektüel bir duruş sergilediğinden dolayı yalnız kalışıdır. Yeri gelmişken söylemek gerekir ki Said’in Entelektüel’i kuramsal bir çalışma olmakla birlikte yazarın yaşamından da izler taşıyarak biyografik ögeler de barındırır. Said özellikle Orientalism (New York 1978) adlı eserinin yayımlanmasıyla şimşekleri üzerine çekmiştir. Bu eserinde Batılı devletlerin gerçekleştirdikleri oryantalist çalışmaların masum olmadıklarını ve emperyalizme, Batının çıkarlarına hizmet ettiklerini, böyle bir çaba ile ortaya konduklarını gözler önüne sermiştir. Böyle olunca eser bir Batı eleştirisi ve yazar da Filistin doğumlu olduğundan ve Filistin’in haklarının savunuculuğu yapıp Filistin Ulusal Konseyi üyesi olduğundan Batının kendisine dönük eleştirilerinin boyutlarını günbegün arttırmıştır. Öyle ki Said’in Colombia Üniversitesi’ndeki odası bile yağmalanmıştır. Said entelektüel bir duruşa ve hassasiyete sahiptir. Haklı ve mazlum olan Filistin halkı için Batının karşısında bir duruş sergilemiş, otorite ve gücün değil de haklının, adaletin yanında yerini almıştır. Pek çok değerli çalışması olan yazar, ömrünün son demlerini lösemi hastalığı nedeniyle ağrı ve acılarla geçirdikten sonra 23 Eylül 2003’te New York’ta hayata gözlerini yummuştur. Entelektüel (sürgün, marjinal, yabancı), 6 bölüm ve 112 sayfadan oluşan hacimsiz oluşunun yanında tabiri caizse kurşun gibi ağır bir eser. Said bu eseriyle entelektüel üzerine 1903 Reith Konferanslarında ele aldığı görüşlerini genişleterek kuramsal temellere dayandırmıştır. Bu yönüyle eser yüksek lisans düzeyinden başlatılarak akademi düzeyindeki bireylerce irdelenip okunabilir ve bir kaynak olarak değerlendirilebilir. Said’in kültürleri Doğu ve Batı kültürü olarak ayırmayışı ve bu yapıları hayali buluşu eserinde üzerinde düşünülmesi gerekilen yönlerinden yalnızca biridir. Şöyle der; “Ben kitaplarımda “Doğu” ve “Batı” gibi hayali yapılar, hele hele ikincil ırklar, Doğulular, Zenciler vs. türü ırkçı özler kurulmasıyla mücadele etmeye çalıştım. Sömürgeciliğin tekrar tekrar yağmaladığı ülkelerin aslında masum olup mağdur edildiklerini filan iddia etmek şöyle dursun, bu tür mitik soyutlamaların da bunlardan kaynaklanan suçlama edebiyatının da yalan olduğunu altını çizerek belirttim; kültürler cerrahi müdahalelerle Doğu ve Batı gibi geniş ve çoğunlukla ideolojik karşıtlıklar halinde ayrılamayacak kadar iç içe geçmişlerdir, içerikleri ve tarihleri birbirine bağımlı ve melez bir nitelik sergiler.” Her ne kadar elbette ki uygarlıklar, Doğu da Batı da birbirini etkiliyorsalar da bu iki uygarlığı ayrılamayacak kadar iç içe geçmiş bir bütün olarak görmek sağlıklı bir tutum değildir. “Biz apayrı bir medeniyetin çocuklarıyız; düşman bir medeniyetin, bambaşka ölçüleri olan, çok daha eski, çok daha asil, çok daha insanca bir medeniyetin” . Medeniyetler kendi içlerinde bir bütündürler, kendilerine özgüdürler. Bir medeniyeti alıp bir diğeriyle bir tutmaya çalışmak ne kadar gülünçse bambaşka değerleri, lokomotif güçleri, hareket noktaları ve kutsalları olan iki ayrı medeniyeti tek çatı altında ele almak ve hatta bunun için “kültürler cerrahi müdahalelerle ayrılamayacak kadar iç içe geçmişlerdir” demek de o derece yanlıştır. Kültürler zaten birbirlerinden ayrıdırlar, bu kültürlerin oluşumunun doğal seyri içinde kendiliğinden gerçekleşmiştir ancak ortada bir cerrahi müdahale varsa bu da çağımızda kültürlerin kendi içlerindeki bütünlüklerini ve kendilerine özgü oluşlarını bozup onları tek bir evrensel kültüre indirgemeye çalışmaktır –tercihen de Batı kültürüne indirgemek-. Batı medeniyetinin kendi içinde lokomotif güçleri vardır, Doğu medeniyetinin de. Batı medeniyeti Jean Calvin, Martin Luther gibi isimlerin başını çektiği Reform hareketlerinin sonunda Tanrıyı aklın mahkemesine çıkardıktan sonra yaşamdan kovmuştur. Madde, materyalizm, hedonizm maneviyatın önüne geçmiştir. Bu medeniyet üretme üzerine bina edilmiştir. Bu medeniyete göre üreten, tanrının sevgili kuludur; bir fabrikatör aynı zamanda iyi bir dindardır. Batı medeniyeti hırstan beslenir, hep daha çok üretmek, daha çok tüketmek ve daha çok haz almak ister. Doğu medeniyeti ise daha çok üretmeyi ve tüketmeyi öncelemez. İslâm medeniyeti daha çok üreteni de sınırlandırmaz ancak zekât vermeyi farz koşar. Bu iki medeniyetin ayrım noktalarından biri de budur; Batı medeniyeti daha çok üretip daha çok tüketmek, haz almak için çalışır; Doğu, İslâm medeniyeti ise çalışır, kazanır ve kazandığının belli bir bölümünü ihtiyaç sahiplerine zekât olarak verir. İslâm medeniyetinde çalışmak ancak niçin çalışmak, sorusuna verilecek cevaptan sonra çalışmak bir anlam kazanır; “emelleri Hakk’ın katında şeref kazanmaya bağlamak gerekir”; bu medeniyette birey yaratıcısı katındaki derecesinin artması için çalışır. Edward Said entelektüeli otoritenin karşısında özgür, adaleti ve mazlumu savunan bir çizgide betimler: “Entelektüel bireyin hangi partiye yakınlık duyarsa duysun, hangi ülkeden gelirse gelsin ve kendini aslen neye bağlı hissederse hissetsin, insanların çektiği acılar ve yaşadığı baskılar konusunda belli doğruluk standartlarından şaşmaması gerektiğini söylemeye çalıştım. Nabza göre şerbet vermek, konuşulması gereken yerde susmak, şovenist kabadayılıklara, tantanalı döneklik ve günah çıkarma törenlerine rağbet etmek bir entelektüelin kamusal rolüne en çok gölge düşüren tavırlardır.” Entelektüel; insanların acı çektiği, haksızlığa uğradığı, baskı ve zulüm gördüğü yerde otoritenin karşısında mazlumları savunabildiği noktada kendini bulur. Entelektüelin güç ve türlü ihtirasları adalete tercih edip çürümeye başladığı noktada toplum da çözülür. Böylece bu çözülme tavandan tabana yayılır. Entelektüel şaşmaz değerleri ve demir gibi iradesiyle kolay olanı değil doğru olanı tercih etmelidir; ancak bu şekilde kendi olur. “Gerçek entelektüeller en çok, metafizik tutkunun, çıkar gözetmeyen adalet ve hakikat ilkelerinin etkisiyle yozlaşmayı mahkûm ettikleri, zayıfları savundukları, hatalı ya da baskıcı otoriteye meydan okudukları zaman kendileri olurlar” Said’in entelektüeli konumlandırdığı yerdeki en belirgin özelliklerden birisi onun özgür oluşudur. Öyle ki bu özgürlük tamamıyla bağımsız düşünebilmeyi sağlar. Burada bir kuralsızlık da baş gösterir: “entelektüellerin ne söylemeleri ya da ne yapmaları gerektiğini belirleyen hiçbir kural yoktur; gerçekten laik bir entelektüel için tapılacak ve yanılmaz kılavuzluğuna güvenilecek herhangi bir tanrı da yoktur”. Ancak niçin entelektüelin ne yapmaları gerektiğini belirleyen hiçbir kural yoktur? Niçin entelektüel tamamıyla kuralsız ve özgürdür? Öyledir ki bazı özgürlükler vardır, kötüdür; bazı kuralların neden olduğu tutsaklıklar, sınırlar vardır ki iyidir. Bu yönden de düşünmek ve entelektüeli her kutsal ve değerle bağlarını koparmış biri olarak değerlendirmemek daha sağlıklı neticeler doğuracaktır.
Entelektüel
EntelektüelEdward Said · Ayrıntı Yayınları · 2011921 okunma
··
646 görüntüleme
Hikmet okurunun profil resmi
Severek okuduğum yazarlardan
İbrahim okurunun profil resmi
Diğer eserleri de listemde Hocam. Yorumunuz için teşekkür ederim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.