‘İnsanın üzerindeki zenginlik ve huzur kabuğunun bir an soyulduğunu düşünün! O yaralı ve öksüz ruhu o an kirlenmeye, çirkefleşmeye başlayacaktır.’
.
Şu an kalkıp gitsem, uzaklaşsam neler alırdım yanıma? Doğduğumdan beri topraklarında soluk alıp verdiğim ülkemi arkamda bıraksam, dili dilime yabancı bir ülkeye yerleşsem, neleri götürürdüm kendimle? Kitaplarım? Birkaç hatırası olan eşya? Ne kadar yer kaplardı bunlar? Dovlatov gibi bir bavula sığdırabilir miydim onca yılı, dostluğu, sohbeti, kelimeleri?
Belki (belli ki demeli) hayır.
Bunun için çok geniş bir bavula ihtiyaç var, taşımaktan yorulmayacağın-sürekli seninle gelebilecek bir bavula: Hafızaya.
Dovlatov gidiyor, hafızasını da beraberinde götürüyor. Orası çok olaylı, kısmen keder yüklü. Ama hayatın tüm karmaşasına rağmen gülünçlüğü de sabit.
.
Sergey Dovlatov ‘biriktirebildiklerini’ anlatıyor. Sırasız, hesapsız kitapsız. Sayısız kez yuvarlağı kadehleri de çocukluk anılarını da döküyor ortaya. Dilini, hareketli ve ironi yüklü anlatımını öyle sevdim ki!! Tek kötü yanı çabucak bitmesiydi..
Tavsiyemdir!
.
Eyüp Karakuş çevirisi, Natalia Suvorova kapak tasarımıyla