Gönderi

Bu aralar hayatını okuma fırsatı bulduğum hayatıyla ve olgunlaşma şekliyle yakınlık hissettiğim Rainer Maria Rilke'den bahsedeceğim. Alman Şansölye Schröder onun ''Sonbahar günü'' şiiriyle halka sesleniyor, Lady Gaga mısralarını koluna dövme yaptırıyor. Kimileri onun şiiriyle aşık oluyorken kimileri de yine onun dizeleriyle dünyaya sırtını dönüyor. Modernizmin ve Materyalizmin çelik ve soğuk yüzünden kaçıp sığınacak manevi kucak ararken hayal kırıklığı ve öfke içinde Hristiyanlıkla hesaplaşıyor. Ve bir şarkiyatçının evinde Kuran'la tanıştıktan sonra İslam peygamberine ''Muhammed'in Risaleti'' şiirini yazıyor. Yalnızca Almancanın değil, modern edebiyatın cılız bedendeki tutkulu ruhu Rilke'yi, bu ''Hiç kimsenin Oğlu''nu bazı kadınlar, erkekler ve bazı ''şeyler'' sesi 21. yya kadar ulaşmış güçlü bir şair yapmıştır. Rilke'nin varlığı gerçekliği yalnızca tecrübeye, deneye ve gözleme indirgeyen modern dünyaya bir reddiyedir. Rilke'nin hayatı bazen anne bazen sevgili bazen de aşık olarak giren kadınların ellerinde şekillenir. Ona son şeklini heykeltıraş Rodin vermiştir. Şair 1875 yılında Prag'da memur bir aileye doğar. Annesi soyluluk hevesinde bir tüccar kızı babası ise askerlik kariyeri başarısızlıkla neticelenmiş bir demiryolu memurudur. Rilke'nin kaderini ilk önce annesi eline alır. Kızını doğar doğmaz kaybeden Sophie Rilke 1875'te doğan oğlunu kızının yerine koyar. Ona kadınsı tınılı bir isim verir: Renee Maria Rilke. Bu cılız bedenli, narin ruhlu çocuk okula gidene kadar uzun örgülü saçlarla ve beyaz etekli elbiselerle gezdirilir. Rilke sonradan bu yılları '' Sanırım annem benimle büyük bir oyuncakla, bir bebekle oynar gibi oynuyordu'' diye anlatır. 9 yaşında anne ve babası ayrılan şair artık tamamen annesinin gölgesinde büyür. 11 yaşında ailenin ortak kararıyla askeri okula gönderilir. Kırılgan ve zayıf yapısıyla sık sık hastalanan Rilke revirde kitap okumak ve şiir yazmakla vaktini geçirir. Askeri okula geçen bu beş yıl için ''Hayatımın en büyük ve gerçek felaketiydi'' diye yazmış ve eklemiştir: ''Bu beş yılı zihnimden kovmak ve inkar etmek için ömrüm boyunca neler yapmadım ki''! Rilke zayıf vücut yapısı ve hastalıklarını bir kalkan gibi kullanarak dış dünya ve insanlarla arasına mesafe koymuş hastalıklarını da bahane ederek iç dünyasına yoğunlaşmıştır. Prag şaire dar gelmeye başlar. O dönemde sanat ve kültürün kalbi Münih, Berlin ve Viyana' da atmaktadır. 21 yaşındaki Rilke Münih'i seçer. Okumak için gittiği Münih’te akademiye ve modernizme isyan eden sanatçı bir topluluğa katılır. Burada önemli sanatçı ve şairlerle tanışır. Şair kendini bohem bir hayatın içinde bulur. Ancak Rilke keyif insanı değildir. İçki, yemekler ve eğlenceler ona hitap etmez. Daha derin şeyler aramaktadır. İsmi dahil tüm hayatını değiştirecek ve ona aradığı derinliği kazandıracak olan kadınla Jacop Wasserman’ın evindeki bir davette tanışır: Lou Andereas Salome. Petersburg doğumlu Salome dönemin dehalarının hayranlığını kazanmış bir general kızıdır. Nietzche’nin evlenme teklifini reddeden, Freud’un önce öğrencisi sonra dostu olan bu güçlü ve zeki kadın, Psikanalizin ilk yorumcularından ve feminizmin öncülerindir. Salome ve Rilke arasında başta tutkulu sonrasında ise gelgitli bir ilişki başlar. Rilke 22, Salome 36 yaşındadır. Salome Rilke’den fazla narin ve kadınsı bulduğu ismini değiştirmesini ister. Şair ikna olmuştur. Renee olan ismini Rainer yapar. Üniversiteyi bırakan Rilke bu tutkulu aşkın peşinden Berlin’e gider. Salome dönemin büyük şarkiyatçılarından Andreas ile evlidir. Ancak evlilik kurumuna inanmayan Salome Andreas’la ilişki kurmamak ve herkesin kendi özgürlüğünü yaşaması şartıyla evlenmiştir. Kadın ve erkek arasındaki bedensel bir ilişkiyi entelektüel ve ruhi alaka için ölümcül bulan Salome, bu kuralı sadece Rilke için bozacaktır. Bu ilişki 4 yıllık tutkulu bir dönemden sonra Rilke ölene kadar mektuplar ve kısa buluşmalarla sürer. Hayatı boyunca dostlarına yazdığı sayısı 17 bini bulan mektuplar aracılığıyla görüşen Rilke, hasta yatağından son mektubunu da yine Salome’ye yazacaktır. Lou ile ilişkisi Rilke’nin erkeklik gururunu da okşar. Dönemin pek çok filozof ve düşünürünü reddeden bu güçlü kadın kalbini ve bedenini sadece Rilke’ye teslim etmiştir. Bu etki Rilke’nin şiirinde açıkça görülür. Lou’dan önceki şiirlerde romantizm ve ince bir hissiyat hakimken sevgilisiyle Nietzsche ve Freud okumaları yapan Rilke’nin şiiri giderek esrik bir havadan felsefi derinliğe doğru yol alır. Rilke Salome’yle okuduğu Nietzsche metinlerinden etkilenir ancak Freud’un tezlerini “ürpertici” bulur. Freud’la bir kez görüşse de ünlü psikiyatristin arkadaş olma teklifine yanaşmaz. Rilke’nin 1899 ve 1900’de Salome’yle birlikte Rusya’ya yaptığı geziler şairi bu halkın geleneklerine ve maneviyatına yaklaştırır. Tolstoy’la buluşur, bir gezinti yaparlar. Ancak Tolstoy Rilke’den çok Salome’yle ilgilidir. Rilke’yle konuşmaz. Rilke ilham şairidir. Kavramsal değil sezgisel düşünmektedir. İlhamını yaradılışından alır. Şair zayıf bedeni ve esrik ruhu için terapi almayı düşünse de Salome onu engeller. Öyle ya “Terapi şairin sadece şeytanını değil meleklerini de ürkütebilir.” (Aslında okuduğum başka bir kaynakta bu durum şöyle anlatılmaktadır: Rilkenin terapiye başladıktan sonra şiirlerindeki derinliğin azaldığını ve kendisine duyulan aşk ve bu aşkın acısı sayesinde derin şiirler yazdığını fark eden Salome terapiyi kesmesini istemiştir. Yani Rilke' ye bu derin şiirleri yazdıran şey Salome'ye duyduğu yoğun aşktı.) Rilke katıldığı sanatçı topluluğunda tanıştığı heykeltıraş Clara Westhoff’la nişanlanır. Salome haberi aldığında evliliğin ilhama engel olacağı ve Rilke’nin bir aile sorumluluğu taşımayacağı uyarısını yapar ve şaire evlenecek olursa kendisini bir daha aramamasını söyler. Salome haklı çıkacaktır. Rilke kızı Ruth doğar doğmaz yeni hayatından bunalır ve Paris’e gider. Ölümünden kısa bir süre öncesine kadar kızıyla görüşmemiştir. Geçinmek için kitap siparişleri alan Rilke 1902’de 150 Mark karşılığında bir Rodin biyografisi yazmak üzere ünlü heykeltıraşın yanına, Paris’e gider. Rodin’in üzerinde yarattığı etkiyi karısına “O benim için çok değerli. Görür görmez anladım bunu.” diye yazar. Rilke’nin “Nasıl yaşamalı” sorusuna Rodin “Çalışmalı, her zaman çalışmalı” diye cevap verir.Şairin sezgi ve ilhamdan “emeğe” geçişi de bu dönemdedir.Heinrich von Kleist ve Hölderlin gibi klasikleri okumaya başlar. Nietzsche’den sonra Rilke’yi en çok etkileyen şair Hölderlin olur. Özgürlüğüne çok düşkün olan Salome Rike’nin kendisine fazlasıyla bağlanmasından ve duygusal gel-gitlerinden bunalmıştır. Şairden ayrılır. Ancak Rodin biyografisi eski sevgilileri yeniden yakınlaştırır. Salome “bir adanmışlık” sezdiği kitabın Rilke’nin en iyi eseri olduğunu söyler. Rilke, Rodin’in yaşlılık döneminde çalışmaya adanmış güçlü iradesinin giderek kadınlara ve hazza teslim olduğunu görmüş ve hayal kırıklığı yaşamıştır. Ancak bunu ustasının yaşlılığa karşı geliştirdiği bir savunma mekanizması olduğunu düşünerek ona olan muhabbetini muhafaza eder. Şair I. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Almanya’ya dönmüştür. Askere alındıysa da hamisi Prenses von Taxis’in ricasıyla kısa sürede arşivde masa başı bir işe yerleştirilir. Savaş Rilke’de “Ben nereye aitim?” sorusunu yeniden depreştirir. Rilke için hayat, ömür boyu sürecek bir öğrenciliktir. Ve tüm öğrenmeler hazırlıklar o en büyük vazife için “Bir insanı sevmek içindir.” Zira, “zordur bir insanı sevmek.” Maneviyat ve mistik şairi olarak da görülen Rilke’nin dinle ilişkisi netamelidir. Modernizmin maddeci ruhundan Hristiyanlığa kaçmak istese de İsa Mesih ve oğul inancıyla bir türlü barışamaz. Tanrı’yla insanın arasında aracı koymayan Yahudilik ve İslam’ı kendine daha yakın bulur. Rilke sadece Almanca değil Fransızca şiirler ve nesirler de kaleme alır. Hayatının son yıllarını İsviçre’de geçiren şairin sağlığı 1924 yılına gelindiğinde artık iyice bozulmuştur. Lösemi tanısı konan Rilke, 29 Aralık 1926’da 51 yaşında hayata veda eder.
··
449 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.