Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

188 syf.
8/10 puan verdi
Açıkçası nasıl başlayacağımı bilmiyorum, tek bildiğim bu kitabı yorumlamak istediğim. Malesef incelemem taze olamayacak, kitabı okuyalı neredeyse bir hafta oldu. Kitabı bitirdikten sonra hemen yorumunu yapmam benim için bir imkansız. Uzunca bir süre düşündüm, düşünülmesi gereken bir kitap, bilgisayarımın başına oturup şu satırları yazabilmek o kadar zor geldi ki bana. Kitabı bitirdikten sonra ilk yaptığım incelemelerini okumak oldu. Muhtemelen sonu yüzünden böyle bir girişimde bulundum. İncelemeleri okurken gördüm ki; kitabı sevmeyen ve Murakami'ye nefret yağdıran insanlar vardı. Daha önce de Murakami okuyan birisi olarak hiçbir kitabının incelemelerini okumamıştım, dolayısıyla okuyan herkesin sevdiği pembe hayal dünyamda yaşıyordum. Yorumlar gerçekten beni şaşırttı, sadece bir kitabını okuyup böyle nefret içeren kırıcı yorumlar okumak ne kadar cahil insanlar olduğunu bir kez daha hatırlattı adeta. Evet bu bir kitap incelemesi fakat bazı konular hakkında, Murakami ve onun kitapları, konuşmakta isterim. Yazarın çoğu kitabında olduğu gibi, hepsi diyemiyorum çünkü henüz hepsini okuma fırsatım olmadı, bu kitapta bir bilinmezlikle bitiyor. İlk defa bu tarz kitap okuyan okurlar için adeta bir hayal kırıklığı olmalı, anlayabiliyorum. Ancak sizce de işin önemli kısmı o bilinmezlik değil miydi? Eğer kitapta her şeyi öğrenseydik, evet belki bu bazıları için tatmin olma malzemesi olacaktı. Fakat asıl Murakami okurlarının böyle bir sonu kabulleneceğini düşünmüyorum, kendimi farz alarak konuşursam; ben etmezdim. Öyle bir sonun beni tatmin etme imkanı bile yok. Ben buna kitabı bitirmek için yazmak derim. Bu yüzden Murakami sevdiğim yazarlar arasında; düşünmemizi ve nasıl bir son istiyorsak öyle bitirmemizi istiyor. Bundan daha güzel şey olabilir mi? Şimamoto'nun nasıl bir hayat sürdüğünü nasıl istiyorsam öyle düşünebilirim, belli bir şeye bağlı kalmak zorundalığım yok. İzumi'nin neden öyle bir insana dönüştüğünü istediğim gibi hayal edebilirim. Ya da tüm bunların Hacime'nin hayal dünyasında yaşanıp, bedenini etkileyen birer gerçek olduğunu kabul edebilirim. Lütfen beni yanlış anlamayın. Yazarı kesinlikle sevmelisiniz, sevmezseniz cahilsiniz gibi bir şey katiyen söylemiyorum. Yazarı tabii ki de sevmeyebilirsiniz. Benim eleştiri konum sadece bir kitap üzerinden yazarın çizgisini çizmek. Sadece bu kitabı okuyup Murakami'yi yorumlamak. Biliyorum fazla uzattım fakat içimdekileri dökmeden yoruma geçebilmem imkansızdı. Konudan bahsetmeme gerek olmadığını düşünüyorum. Sonuçta buraya kadar okuduysanız kitabı okuduğunuzu varsayacağım. Çoğu kişi Hacime'yi bencil, yaptığı işlerde kendi payını düşünen biri olarak tanımlamış ve okurken ona kızdığını söylemiş. Kendi adıma konuşursam; okurken neden böyle kararlar verdiğini, neyi niçin yaptığını anlayarak okudum ve fark ettimki Hacime'yle öyle çok benziyoruz ki. Kendimi onun yerine koydum ve seçim yapması gereken durumlarda ben neyi seçerdim diye düşündüm ve; evet bende Şimamoto'yu seçerdim. Kendi isteklerim ön planda gelirdi. Yukiko'nun beni sevmesi, Şimamoto'yla olmamdan aşağı kalırdı. Buna eminim. Şimamoto'yu seçerdim dedikten sonra birazdan yazacaklarım tuhafınıza gidebilir ama kitapta en çok Yukiko'yu sevdim sayın okurlar. Hacime'nin onu aldattığını bilmesine rağmen hala onunla birlikte olması takdire şayan bir şey benim için. Her şeyden önce kendini kocası için ikinci seçenek olarak görmesi ve bunu kabullenmesi, Hacime'ye giderse onu anlayacağını kalırsa onunla kalacağını söylemesi gerçekten muhteşem bir şey. Şu satırları okurken akmaya yer arayan göz yaşlarımı durduramadım adeta: "Seni suçlamıyorum" diyerek devam etti. "Başkasını seviyorsan, yapılacak pek bir şey yok. Canın kimi isterse onu seversin. Bunu biliyorum. Güzel günlerimiz oldu ve bana iyi baktın. Seninle yaşamaktan çok mutluydum. Beni hala sevdiğini düşünüyorum fakat sana yetmediğim gerçeğinden kaçamayız. Bunun olacağını biliyordum. Dolayısıyla başkasına aşık olduğun için seni suçlamıyorum. Kızgın da değilim. Olmam gerekir, ama değilim. Yalnızca acı çekiyorum Çok fazla. Bunun ne kadar üzücü olabileceğini tahmin ettiğimi düşünmüştüm, ama yanılmışım." Şimamoto'ya gelirsek; kendisi için söylenebilecek tek şey bilinmezlik. Asla açamayacağımız bir kutu. Kendimizi asla tam olarak tanıyamadığımız anlarda gelen duygu. İzumi; artık çekici olmayan İzumi. Hacime'yi dokunmadan seven eski utangaç kızdan bahsetmiyorum. Ona da insanın içindeki değişkenlik ve acı demek istiyorum. Yukiko ise; insanın içindeki hiç gitmeyen yalnızlık duygusu diyebilirim. İster en kalabalık ortamda olalım hepimizin içinde Yukiko var olması bir kaçınılmaz. Hacime; varoluş sebebimiz. İnanma biçimimiz ve kararlarımız. Benim için herhalde tüm kitap ancak bu şekilde anlatılabilirdi, sona gelirsek: Belirsizlik, beni sinirlendirmeyen kitaptan asıl hazzı aldığım kısım. Başka türlü bitseydi bu kadar etkileneceğimi düşünmediğim bir son. Bazı şeyleri fark etmemi sağlayan bir bitiş. Ayrıca kitabın içinde geçen şarkılar bambaşka bir başyapıt. Özellikle " South of the border" aynı zamanda kitabın adını aldığı şarkı benim için artık apayrı bir yere sahip. Güneşin batısına yürümekte olan herkese;
Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında
Sınırın Güneyinde, Güneşin BatısındaHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20124,278 okunma
·
156 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.