İrlandalı yazar Oscar Wilde, “Mutlu Prens” adlı öyküsünde,
kentin meydanındaki uzun bir sütunun üstüne konulan
prens heykelinin bir kırlangıçla olan öyküsünü anlatır.
Göç zamanı arkadaşları Mısır’a giderken geride kalan kırlangıç,
prens heykelinin ayaklarının arasına konar bir gece.
Başını kanadının altına sokup uyuyacakken, üstüne düşen damlayla irkilir. Gökyüzünde tek bir bulut yoktur ama damlalar düşmeye devam etmektedir.
Heykelin ağladığını anlayan kırlangıç, “Kimsin sen?” sorusuna,
“Ben mutlu prensim” yanıtını alınca daha da şaşırır:
“O zaman neden ağlıyorsun?”
Heykelin kırlangıca verdiği karşılığı Wilde'den okuyalım:
“Ben canlıyken ve yüreğim insan yüreğiyken”, diye cevap verir heykel,
“gözyaşlarının ne işe yaradığını bilmezdim. Sanssouci Sarayı’nda yaşardım.
Gündüzleri arkadaşlarımla bahçede oyun oynardım, akşamsa
Büyük Salon’da dansın başını çekerdim. Bahçenin etrafında çok gösterişli
bir duvar vardı, fakat hiçbir zaman o duvarın gerisinde ne olduğunu
merak etmedim, çevremdeki her şey o kadar güzeldi ki.”
Oscar Wilde’ın öyküsünde, ünlü Sanssouci Saray’ında yaşayan
mutlu prensin, öldükten sonra kentin meydanına dikilen heykelinin mutsuz
oluşunun nedeni, konulduğu yerden evlerdeki yoksul insanları görüşüdür.
Kırlangıç, kışın bastırmasına aldırmadan Mutlu Prens’e yardım eder ve
onun isteğiyle heykelin kılıcında ve gözlerinde bulunan değerli taşları,
üstündeki altın kaplamaları yoksullara taşır. Mısır’a gidemeyen kırlangıç,
Mutlu Prens’in ayaklarının dibinde ölürken, heykelin perişan halini
gören belediye başkanı da kaldırılmasını emreder.
Sayfa 82 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - "Berlin'de Hakimler Var"Kitabı okudu