Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

282 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Bir kitapla tanışma hikayesi hep olmuştur değil mi? Kitapçıda ilgini çekip almaya karar verirsin, sahafta tozlu ve sararmış sayfalarına âşık olursun, internette kaşına çıkar, oldukça popülerse oradan bir görmüşlüğün vardır, ya da bir arkadaş tavsiyesidir. İşte, benim bu kitapla tanışma hikayem absürt bir filtre aracılığıyla oldu. Yanlış hatırlamıyorsam "2022'de okuman gereken kitap" başlığı altında, karşıma Gece Yarısı Kütüphanesi çıkmıştı. Aradan neredeyse 5 ay geçmiş, alıp okumam epey bir sürmüş olsa da nihayet son sayfasını da bitirdim. Hani "bal dök yala" diye bir tabir vardır. Bu kitabın -hele ki son 100 sayfa- bende uyandırdırdığı hissi sanırım yalnızca böyle tanımlayabilirim. Daha doğrusu tanımlayamam. İlk başta çok sürükleyici bulduğumu söylemeliyim. Sonuçta günümüz dünyasında hepimiz kaybolmuş ruhlarız, ve ne kadar inkar edersek edelim aklımızın bir ucunda ölüm isteği hep var... Belki inancımız gereği, belki korkudan cesaret edemiyoruz bu işe. Hayatın zor olduğu hakikati daima yanı başımızda olup, her gün bir beşlik çakarak bizi selamlarken düşünmemek elde değil bence. Bunu düşünmemiz için de depresif, içe dönük, anormal bireyler olmamıza lüzum yok. Yaşamın gerçeği bu değil mi zaten? Ölümle burun buruna olup ölememek, hayatın içinde olup yaşayamamak. Dünya bile tezatlıklarla dolu bir küreyken, içinde yaşayan varlıklar olarak bizim de böyle olmamız gayet normal değil mi? Tıpkı volkanlar gibi. "Volkanların çelişkisi hem yıkımın hem de yaşamın sembolü olmalarıydı. Yavaşlayarak soğuyan, katılaşan lavlar zamanla toprağa –verimli, bereketli bir toprağa– dönüşüyordu." Volkanlar gibi biz de bulunduğumuz yerden ayrılamayız. Volkan olduğumuz gerçeğini kabul etmekten başka yapacak bir şey yok. Olduğumuz yerde kalıp çorak toprakları zenginleştirmek zorundayız. İçimizde bir orman büyütebiliriz. Belki şu an yaşadığımız hayat bir kraterin ucunda, ayağımızı atsak boşlukla yüz yüzeyiz. Bu bir sorun değil. İçinde bulunduğumuz hayat, bizim hayatımız çünkü. Şu koca dünyada başka hiç kimsenin yaşamadığı, deneyimlemediği bir hayat. "Olmamız gereken tek bir kişi var. Hissetmemiz gereken tek bir varoluş var. Her şey olabilmek için her şeyi yapmamız gerekmiyor çünkü zaten sonsuzuz. Yaşadığımız her an sonsuz olası geleceğe gebe. (...) Daha dün bir geleceğim olmadığını, hayatımı bu şekliyle kabul edebilmenin imkansız olduğunu düşünüyordum. Bugünse aynı berbat hayat bana huzur veriyor. Olasılıklarla dolu olduğunu görebiliyorum. İmkansız olanlar ancak yaşatarak gerçekleşiyor sanırım. Acı, umutsuzluk, hüzün, hayal kırıklıkları, zorluklar, yalnızlık, depresyon hayatımdan bir anda mucize eseri çıkacaklar mı? Hayır. Peki yaşamayı istiyor muyum? Evet. Evet." SPOİLER Nora Seed, ölmek ister. Hayatta onu seven, ona ihtiyaç duyan kimse yoktur artık. Annesiyle babası ölmüş, abisi onunla konuşmuyordur. Kedisi ölür. İşinden kovulur. Yan komşusu artık ondan bir şey istemediğini söyler. Nişanlısından ayrılır. Öğrencisi artık ondan ders almayacağını söyler. Geçmişte yapmak istesiği hiçbir şeye ulaşamamış, hayallerini gereçkleştirememiştir. Bir buzul bilimci, olimpiyatlara katılan bir yüzücü, iyi bir eş, iyi bir arkadaş, ünlü bir grupta solist vs. vs. Yanlış seçimler yapmasaydı, bunlardan biri olabileceğini düşünürdü. Bir gün bir avuç dolusu hap yuttu. Uyandığında kendini ucu bucağı görünmeyen bir kütüphanede buldu. Gece Yarısı Kütüphanesi. Kocaman sütunlar ardında raflar dolusu kitap. Hepsi yeşilin ayrı tonlarında. Ve bir de kütüphaneci var. Bayan Elm. Bayan Elm'den öğrendiğimiz kadarıyla bu kitaplar Nora'nın eğer başka seçimler yapsaydı yaşadığı hayatlardı. Nora, birçok hayat denedi. Buzul bilimci olup İskandinav sularında bir gemide olduğunu, ünlü bir komedi sanatçısıyla sevgili olup onu terk ettiğini, nişanlısından ayrılmasaydı mutsuz bir evlilik yapacağını ve kocasının onu aldatacağını, iyi bir yüzücü olup kendi otobiyografisini yazdığını... O kadar çok yaşam denedi ki, giderek kayboldu. Hiçbir yaşamın kendisine ait olmadığını, hep başka birinin hayatına kopyala yapıştır yapıldığını hissetti. Kendi kök yaşamına dönmeyi, yaşamayı istedi. Yaşama inandı. O inanca tutundu. YAŞIYORUM dedi. Bunu öyle derinden hissetti ki artık o devasa kütüphanede olmadığını gördü. Kök yaşamına kusmuklar saçarak döndü, e nihayetinde o ilaçları midenin kabul etmeyeceği ortadaydı. Hastaneye getirildi. En ufak bir şeyden bile bir anlam çıkarmaya başladı, önceden bakıp da görmediği... Not: Kitap felsefeden nefret edenlerin bile ısınıp sempati duymasını sağlayabilir. Nora kök yaşamında felsefe okumuş olduğundan birçok terim geçiyor. Mesela kedisinin ismi Volts. Voltaire'in kısaltması. Ya da başka bir hayatında labradorunun ismi Platon. En sevdiği filozof Henry David Thoreau. Şu sözlerin sahibi: "Bütün güzellikler vahşi ve özgürdür." "İnsan, hayallerine doğru güvenle yürüdüğü ve hayalindeki hayatı yaşamak için çaba gösterdiği takdirde gündelik hayatın akışı içinde aklına dahi gelmeyecek bir başarıya ulaşacaktır."
Gece Yarısı Kütüphanesi
Gece Yarısı KütüphanesiMatt Haig · Domingo Yayınevi · 202154,7bin okunma
·
471 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.