Büyük bir umut ve iştahla okumaya başladığım fakat aynı büyüklükte hayalkırıklığı ile bitirdiğim yarı -az özenilmiş- biyografi, yarı niyet okuma kitabı. Kitabın başından sonuna bariz bir Wittgenstein güzellemesi var. Öyle ki bu güzellemenin en cıvık tarafı aynı zamanda niyet okuma kısmı son bölümde; net şekilde tartışmayı kaybeden ve kaybettiği için ortamı terk eden Wittgenstein’ın aslında tartışmaya -bir erkeğe olan aşkından dolayı acı çektiği için- tam konsantre olamadığını söyleyecek kadar ileri gidilmiş. Wittgenstein zaten toplantıları erken terk ederdi denecek kadar da akıl dışı bir savunma var. Son olarak Popper’in haklı çıktığı gerçeğini kabul etmek zorunda kalan yazar; “Popper haklıydı ama unutuluyor oysa Wittgenstein efsane olarak devam ediyor.” diyor. Bende pes diyorum!